T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
WEB SİTESİ GİZLİLİK VE ÇEREZ POLİTİKASI
Web sitemizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca işlemekte ve gizliliğini korumaktayız. Bu Web Sitesi Gizlilik ve Çerez Politikası ile ziyaretçilerin kişisel verilerinin işlenmesi, çerez politikası ve internet sitesi gizlilik ilkeleri belirlenmektedir.
Çerezler (cookies), küçük bilgileri saklayan küçük metin dosyalarıdır. Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından, tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanır. İnternet sitesi tarayıcınıza yüklendiğinde çerezler cihazınızda saklanır. Çerezler, internet sitesinin düzgün çalışmasını, daha güvenli hale getirilmesini, daha iyi kullanıcı deneyimi sunmasını sağlar. Oturum ve yerel depolama alanları da çerezlerle aynı amaç için kullanılır. İnternet sitemizde çerez bulunmamakta, oturum ve yerel depolama alanları çalışmaktadır.
Web sitemizin ziyaretçiler tarafından en verimli şekilde faydalanılması için çerezler kullanılmaktadır. Çerezler tercih edilmemesi halinde tarayıcı ayarlarından silinebilir ya da engellenebilir. Ancak bu web sitemizin performansını olumsuz etkileyebilir. Ziyaretçi tarayıcıdan çerez ayarlarını değiştirmediği sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiği varsayılır.
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz aşağıda sıralanan amaçlarla T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun’un 5. ve 6. maddelerine uygun olarak işlenmektedir:
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz, kişisel verilerinizin işlenme amaçları doğrultusunda, iş ortaklarımıza, tedarikçilerimize kanunen yetkili kamu kurumlarına ve özel kişilere Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında aktarılabilmektedir.
Çerezler, ziyaret edilen internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihaza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır. Web sitemiz ziyaret edildiğinde, kişisel verilerin saklanması için herhangi bir çerez kullanılmamaktadır.
Web sitemiz birinci ve üçüncü taraf çerezleri kullanır. Birinci taraf çerezleri çoğunlukla web sitesinin doğru şekilde çalışması için gereklidir, kişisel verilerinizi tutmazlar. Üçüncü taraf çerezleri, web sitemizin performansını, etkileşimini, güvenliğini, reklamları ve sonucunda daha iyi bir hizmet sunmak için kullanılır. Kullanıcı deneyimi ve web sitemizle gelecekteki etkileşimleri hızlandırmaya yardımcı olur. Bu kapsamda çerezler;
İşlevsel: Bunlar, web sitemizdeki bazı önemli olmayan işlevlere yardımcı olan çerezlerdir. Bu işlevler arasında videolar gibi içerik yerleştirme veya web sitesindeki içerikleri sosyal medya platformlarında paylaşma yer alır.
Oturum Çerezleri (Session Cookies) |
Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin web sitemizi ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır. |
Web sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:
Farklı tarayıcılar web siteleri tarafından kullanılan çerezleri engellemek ve silmek için farklı yöntemler sunar. Çerezleri engellemek / silmek için tarayıcı ayarları değiştirilmelidir. Tanımlama bilgilerinin nasıl yönetileceği ve silineceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.allaboutcookies.org adresi ziyaret edilebilir. Ziyaretçi, tarayıcı ayarlarını değiştirerek çerezlere ilişkin tercihlerini kişiselleştirme imkânına sahiptir.
Kanunun ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddesi kapsamındaki talepleri, Politika’da düzenlendiği şekilde, ayrıntısını Bakanlığımıza ileterek yapabilir. Talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde başvuruları ücretsiz olarak sonuçlandırılır; ancak işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenecek tarifeye göre ücret talep edilebilir.
Ülkemizin karayollarını her gün milyonlarca insan iş, ziyaret ve turizm gibi çeşitli maksatlarla kullanmaktadır. Otoyollar, devlet karayolları, il yolları, bulvarlar, caddeler, sokaklar, meydanlar, otobüs yolları, yürüyüş ve bisiklet yolları ulaşım sistemimizin omurgasını oluşturmakta ve karayolu ulaşımımızda insanların hareket kabiliyetlerini artırmaktadır.
Ülkemiz düne kadar Doğu-Batı aksında “koridor ülkesi” olarak nitelenmekteyken, bugün Kuzey-Güney akslarının da yer aldığı “üç kıtanın birleştiği, dünyanın en kritik kavşağı” konumuna gelmiştir. Bu durumTürkiye’nin ulaşım alt yapısını Doğu-Batı aksları yanı sıra Kuzey-Güney akslarını da kapsayacak şekilde yeniden ele alma gereğini gündeme getirmiştir.2
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) ve Dünya Bankası Sağlık Ölçütleri ve Değerlendirme Enstitüsü (DBSÖDE/B IHME)'nün en son tahminlerine göre trafik kazalarında her yıl 1 milyon 350 bin kişi hayatını kaybetmekte, 78 milyon kişi de uzun süreli sakatlıklara maruz kalacak şekilde yaralanmaktadır. Bu bedel, trafik kazalarının doğrudan sebep olduğu bir bedeldir. Aynı zamanda, karbon temelli motorlu ulaşımın sebep olduğu hava kirliliğinden kaynaklanan veya motorlu ulaşımla doğrudan ilişkilendirilemeyen can kayıpları da yaşanmaktadır. Bu da, yıllık 1 milyon 350 bin can kaybı rakamına 200 bin can kaybının daha eklenmesi anlamına gelmektedir. Karayolu güvenliği sorununun büyüklüğü ve ciddiyeti göz önünde bulundurulduğunda, acilen harekete geçmenin gerekliliği hususunda herkes hemfikirdir.3
Ülkemizde ise 2019 yılında 174.896 ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası gerçekleşmiş bunun sonucunda 5.473 kişi hayatını kaybetmiş ve 283.234 kişi yaralanmıştır. Buna göre, ülkemizde günde ortalama 479 kaza, saatte 20 kaza, 3 dakikada ise yaklaşık bir kaza meydana gelmiştir.
Bahse konu can kaybı, yaralanma ve kazaların ülke ekonomisine maliyeti yaklaşık 64.2 milyar TL olup, bu rakam Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH)'nın %1,5'ini oluşturmaktadır.
Ortaya çıkan bu durum karşısında daha iyisini yapabileceğimizi ve trafik kazalarının olumsuz sonuçlarını önleyebileceğimizi biliyoruz. Bu nedenle, karayolu ulaşım sistemimizi insanlarımızın zarar görmeden zamanında, rahat ve konforlu olarak çekinmeden kullanabilecekleri bir ulaşım sistemi durumuna getirmek durumundayız.
Ulaşım alanında alınacak kararların merkezine trafik güvenliği yerleştirildiğinde, ülkemiz yollarını kullanan herkese farklı ulaşım alternatiflerinin sunulması için şehirlerimizi ve yollarımızı nasıl şekillendirmemiz ve şehirleri birbirine nasıl bağlamamız gerektiği konusundaki fırsatları değerlendirmemiz yolundaki anahtar da ortaya çıkmaktadır.
Bu Strateji Belgesi ile önümüzdeki on yılda imkân dâhilindeki en güvenli yolları nasıl yapacağımızın, bu yollarda ne tür araçların yol almasını beklediğimizin, yol kullanıcılarından beklentilerimiz ile on yıl sonra nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizin resmi ortaya konulmaktadır. Belgede, trafik güvenliği yaklaşımının yanı sıra kılavuz ilkelere, temel değerlere ve uzun dönemli stratejik hedefler ile bu hedeflere ulaşmak amacıyla yapılması gereken müdahalelere yer verilmiş ve ayrıca mevcut durumdan yola çıkarak trafik güvenliğinde gelecek beklentisine değinilmiştir.
Türkiye, karayolu güvenliğinde karşılaşılan zorlukların farkında olan ve karayolu güvenliğinin artırılmasına en yüksek seviyede siyasi destek sağlayan bir ülkedir. BM 10 Yıllık Eylem Planı (2011-2020)'nın bir parçası olarak Karayolu Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2020) 2012 yılında uygulamaya konulmuştur. Ayrıca, söz konusu Karayolu Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı’nın tamamlayıcısı olarak İçişleri Bakanlığı tarafından 2017 yılında Karayolu Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi yürürlüğe konulmuş olup, politika belgesi ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yeni denetim stratejisi ile ilgili hedef ve yaklaşımları detaylı bir şekilde açıklanmıştır.
Trafikte güvenliğin sağlanmasının sadece kişilerin can ve mal güvenlikleri bağlamında değil, ekonominin devamlılığının sağlanması, sosyo-kültürel ilişkilerin ve bağların kurularak güçlendirilmesi, şehirleşmenin ve ortak yaşam kültürünün oluşturulması gibi birçok alanda vazgeçilmez katkısı bulunmaktadır.
Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde kentleşme oranı hızla artmaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan Dünya Kentleşme Olasılıkları Raporuna göre; 2050 yılı itibariyla dünya nüfusunun %66’sının kentlerde yaşayacağı öngörülmekte, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı raporlarında da ülkemizdeki ulaşım talebinin 2050 yılına kadar 4 kat artacağı tahmin edilmektedir.
Ülkemizde sistemik trafik güvenliği çalışmalarına 1953 yılında yürürlüğe giren 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile başlanmış, değişen ve gelişen koşullara bağlı olarak 1983 yılında kabul edilerek yayımlanan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile hali hazırda yürütülmekte olan karayolu trafik düzeninin yasal dayanağı oluşturulmuştur. Zaman içerisinde taşımacılık mevzuatı düzenlenmiş ve diğer alt düzenleyici işlemler ile trafik mevzuatı zenginleştirilmiştir.
Uluslararası alanda yürütülen trafik güvenliği çalışmalarının aktif bir üyesi olan ülkemiz tarafından 2009 Moskova Deklarasyonu, 2015 Brezilya Deklarasyonu ile 2020 Stockholm Deklarasyonuna yapıcı katılım sağlanmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aldığı tavsiye kararları çerçevesinde; 2011 yılında “Karayolu Trafik Güvenliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı” hazırlanarak 2012/16 sayılı Başbakanlık Genelgesi yayımlanmış ve trafik güvenliğinin sağlanması ve 2011-2020 yılları arasında can kayıplarının %50 oranında azaltılması için Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı doğrultusunda çalışmalar yürütülmüştür.
Bu doğrultuda İçişleri Bakanlığınca can kayıpları, yaralanmalar ve sosyo-ekonomik kayıpların ortadan kaldırılması amacıyla kısa vadede yapılacaklarla ilgili yeni bir sistem yaklaşımı geliştirilerek “Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi” uygulamaya konulmuştur. Oluşturulan sonuç odaklı yeni stratejik hedefler sayesinde trafik güvenliğini sağlamaya yönelik kısa ve uzun dönemde birçok kampanya, projeli eğitim faaliyetleri, etkin, sürekli ve yoğun trafik denetimleri, sosyal ve ulusal medya kullanılarak farkındalık faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.
Bu bağlamda, trafik güvenliğinde etkinliğin artırılması amacıyla; trafik personeli sayı ve nitelik olarak artırılmış, trafik polislerimizin kıyafetleri yeniden tasarlanarak daha modern ve görünür hale getirilmiş, trafik birimlerimizin ihtiyaçlarına, çağın gereklerine uygun motosiklet, araç, gereç ve malzeme alımları yapılmıştır.
Söz konusu Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile Uygulama Politika Belgesi kapsamında; trafik güvenliğini sağlamak amacıyla yapılan denetimler, mevsimsel şartlara, kaza yoğunluğu olan bölge ve zamana göre ayrı ayrı planlanmakta olup, bu denetimlerde görünürlük üst seviyeye çıkartılarak “Algılanan Yakalanma Risk Duygusu” devamlı canlı tutulmaktadır.
Başta aşırı hız olmak üzere, emniyet kemeri takmama, seyir esnasında cep telefonuyla konuşma, alkol ve uyuşturucu gibi kural ihlallerinin önlenmesine yönelik denetim faaliyetleri aralıksız yürütülmektedir. Bununla birlikte;
•Yük ve yolcu taşıyan araçlar, okul servis araçları, şehirlerarası otobüsler, mevsimlik tarım işçilerini taşıyan araçların denetimi,
•Kazaların yoğun olduğu güzergâh kesimlerinde Maket/Model Trafik Ekip Aracı uygulaması,
•Helikopter ve drone destekli denetimler,
•Elektronik Denetleme Sistemleri ile otoyollarda “Ortalama Hız Tespit Sistemi” uygulaması,
•FTM Mobil Uygulama aracılığıyla Fahri Trafik Müfettişlerinin trafik güvenliğine ve denetime katkısının artırılması,
•Ramazan ve Kurban Bayramı tatillerinde farkındalık kampanyaları gerçekleştirilerek, yoğun güzergâh tedbirleri, gibi çalışmalar da devam ettirilmektedir.
Trafik güvenliği bilincini artırmak amacıyla; sürücü, yolcu ve yaya olarak tabir edilen yol kullanıcılarına;
•Trafik Dedektifleri eğitimleri başta olmak üzere, Trafik Eğitim Parkları ve Mobil Trafik Eğitim Tırı aracılığıyla çocuklara uygulamalı eğitim faaliyetleri,
•Öğretmenlere ve servis sürücülerine yönelik güvenli sürüş kuralları eğitimleri,
•En çok kaza yapan sürücülere yönelik güvenli sürüş eğitimleri,
•Karayolu güzergâhlarında sürücülerin “Yaşam İçin Kısa Bir Mola” vermesi sağlanarak “Yaşam Tüneli” eğitimleri düzenlenmektedir.
Ayrıca trafik polislerimizin niteliğini artırmak amacıyla hizmetiçi eğitimler ve güvenli sürüş teknikleri eğitimleri yıl boyunca devam etmektedir.
Toplumun bütün kesimlerinde sempatiyle karşılanan “Ben de Trafik Polisiyim, Hatalı Sürücüye Kırmızı Düdük”, “Bu Yolda Hep Birlikteyiz”, “Kemerin Ses Getirsin” adlı kampanyalar devam ettirilmektedir. Ayrıca “Öncelik Hayatın Öncelik Yayanın” sloganıyla 2019 yılında Yaya Öncelikli Trafik Güvenliği Kampanyası ile savunmasız yol kullanıcıları olarak kabul edilen yayaların maruz kaldığı can kayıplarında %22 oranında önemli bir düşüş trendi yakalanmıştır. Bu kapsamda ülkemiz genelindeki yaya geçitlerinde görsel iyileştirmeler yapılmıştır.
Araç, sürücü sayısı ve trafik hareketliliği sürekli artmasına rağmen sürdürülen yoğun denetimler, eğitim, kampanya ve farkındalık faaliyetleri sayesinde yakalanan bu olumlu ivmenin, uzun vadede daha iyi seviyelere getirilebilmesi için 2021-2030 Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı oluşturulmasına yönelik çalışmalara başlanılmış ve her insanın hata yapabileceğini kabul eden yaklaşımdan hareketle insan hatalarını affetmeye dayalı Güvenli Sistem Yaklaşımını esas alarak trafik güvenliğini geliştirmede, sorumluluğu sadece bir kurumun omuzlarına bırakmayan bir anlayış ile hareket edilmiştir.
Trafikteki can kaybı ve ciddi yaralanmaların önlenmesinde;
•Güvenli yollar,
•Güvenli hızlar,
•Güvenli araçlar,
•Güvenli karayolu kullanıcılar,
•Kaza sonrası müdahale
konularına odaklanarak 2021-2030 döneminde karayolu kullanıcılarının hata yapabileceğini kabul eden ve karayolu güvenliğini sistemdeki tüm aktörlerin ortak sorumluluğu olarak gören “Güvenli Sistem Yaklaşımına” dayalı yeni bir strateji ve eylem planı geliştirilmiştir.
Güvenli yollar; milletimizin güvenliği, sağlığı, huzuru ve ekonomik kalkınması için hayati öneme sahiptir
Karayolu ağı sistemimizle insanların araç ile gerçekleştirdiği hareketliliğinin altyapısı belirlenmektedir. İnsanların, ailelerin, farklı yörelerin, kültürlerin ve ekonomik ilişkilerin şekillenmesinde karayolu ağı ve bu ağa ait kural ve yöntemler temel belirleyicidir. Üretim kaynaklarıyla işgücünün buluşmasında, ürünlerin pazarlara ulaşmasında özetle arzın taleple buluşmasında ulaşım faaliyetlerinin çok önemli katalizör etkisi bulunmaktadır. Bu kapsamda karayolu altyapısı ve taşımacılık sektörünü dünya çapında etkileyen gelişmeler şunlardır;4
•Küreselleşme,
•Bilimsel ve teknolojik gelişmeler,
•İklim değişiklikleri ve çevre dostu altyapı,
•Alan odaklı karayolu altyapı planlaması,
•Sürdürülebilir ulaştırma ve güvenlik,
•Affeden ve kendini ifade eden yollar,
•Karayolu altyapısı güvenlik yönetimi uygulamaları,
•Çok modlu ve kombine taşımacılığın geliştirilmesi,
•Alternatif finans temin modelleri,
•İleri karayolu teknolojileri.
Tüm bu eğilimlerin birlikte değerlendirilerek bütünleyici bir trafik güvenliği stratejisinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
Ulaşım, şehir yaşamının vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Trafik güvenliğinin artırılması, şehirlerimizi ulaşılabilir ve yaşanabilir kılmasının yanı sıra şehirleri birbirlerine bağlamakta ve o şehirde yaşayan insanların yürürken veya bisiklet sürerken kendilerini güvende hissetmelerine ve yol sisteminin sağladığı güvenlik dolayısıyla ailelerin çocuklarına okula yürüyerek gidebilmelerine izin vermelerine imkan sağlamaktadır. Bazı araştırma sonuçlarına göre, yürüyerek okula giden çocukların ilerleyen yaşlarda psikolojik gelişim açısından daha bağımsız ve esnek düşünme kapasitesine sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Yaya ve bisikletli hareketlilik, daha sağlıklı bir yaşam stilini doğurmakta, beden, ruh ve akıl sağlığı açısından olumlu karşılanmakta ve ilerleyen yaşlarda sağlık sistemine olan baskının azaltılmasına yardımcı olmaktadır.
Günümüzde insan hayatının, sağlığının ve güvenliğinin her şeyden önemli olduğu gerçeğinden hareketle insancıl, güvenli, konforlu, hızlı, çevre dostu olan, dışa bağımlılık yaratmayan, enerji savurganlığına neden olmayan, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına hizmet edecek şekilde, çoklu ulaşım modlarının5 (alternatiflerinin) entegre bir şekilde işletimine imkan veren, çevreye zararı en aza indirgeyen, verimli, etkili ve sürdürülebilir ulaşım politikaları geliştirilmektedir.
Trafik güvenliğiyle ilişkili olarak trafik sıkışıklıkları ve trafik kazaları, yakıt sarfiyatı, gürültü, hava kirliliği ve diğer çevresel sorunlar nedeniyle ulaştırma sektörü, dünya gündeminin üst sıralarında yer alarak “Sürdürülebilir Ulaştırma Politikaları”nın oluşturulması6 yönündeki yoğun çabaların temel konusunu oluşturmaktadır.
Trafik güvenliğinin artırılması aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği de desteklemektedir. Yaya ve bisikletli olarak hareketliliğin tercih edilmesi emisyonun azaltılmasına, gürültü seviyesinin düşürülmesine ve hava kalitesinin artırılmasına katkı sağlamaktadır. Trafik güvenliği ilkelerine uygun şekilde dizayn edilmiş yollar sayesinde ekonomik gelişme desteklenmekte, kazalar sonucu ortaya çıkan kayıplar ile trafik sıkışıklıkları dolayısıyla ortaya çıkan bozulma ve gecikme türü dolaylı masraflar azalmaktadır.
Yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerde 100 bin kişiye düşen ölüm oranı 11.8 iken, düşük gelir seviyesine sahip ülkelerde bu oran 18.3 seviyesindedir.
Trafik kazalarının maliyeti ortalama olarak milli gelirin %3’üne tekabül etmektedir. En yüksek oran Afrika ülkeleri arasında görülmekte olup, bu kıtadaki orta gelir seviyesindeki ülkelerde 100 bin kişiye düşen trafik kazasında ölüm oranı 23.6 iken düşük gelir seviyesindeki Afrika ülkelerinde bu oran 29.3’e kadar çıkmaktadır.7
2018 yılında AB ülkelerinde 100 bin kişiye düşen can kaybı ortalama 4,9 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizin 2019 yılı sonu itibariyla 100 bin kişiye düşen can kaybı sayısı ise 6,6 seviyesine indirilmiştir.
Trafik güvenliğini tehdit eden etmenlerin başında gelen trafik kazalarının yanı sıra, motorlu araçların sebep olduğu çevresel etkilerin başında egzoz emisyonu, yakıt-yağ buharı, kurşun bileşikleri, asbest ve lastik tozları, aşınma, paslanma ve korozyon sonucu oluşan gaz, sıvı ve katı atıklardan kaynaklanan hava kirliliği ve gürültü gelmektedir.
Kitle halinde motorlu araç kullanımı, hava kirliliğinin yanı sıra trafik sıkışıklığına da neden olmaktadır. Özellikle ikamet alanlarında, yerel trafiği taşıyabilecek kapasiteye sahip olacak şekilde tasarlanmış olan ara sokaklar, o bölgede yeni açılan bir ticaret merkezi veya sosyal alandan kaynaklı olarak aşırı yüklenme sonucunda trafik sorunlarının merkezi haline gelebilmektedir. Trafikte meydana gelen tıkanıklıklar akım hızlarının önemli ölçüde düşmesine, yolun işletim kapasitesinin azalmasına ve sosyo-ekonomik yönden önemli kayıplara neden olmaktadır. Trafik tıkanıklığı maliyeti taşıt işletim maliyeti ile çevresel etki maliyetlerinin toplamından oluşmaktadır.
Havadaki zehirli gazlardan kaynaklanan en önemli sağlık sorunları arasında; bilişsel ve davranışsal gelişim gerilikleri ve solunum yolu hastalıkları gelmekte olup bu hastalıklar çocuk sağlığını, öğrenme yeteneğini ve topluma katkı sağlama potansiyelini azaltmaktadır.
Gerek trafik kazalarına karışan otomobillerin sayısal olarak fazlalığı ve gerekse üretim ve kullanım
süreçleri dikkate alındığında; petrol türevleri bu listeye dâhil edilmese bile dünya doğal kauçuğunun %60'ı, çelik üretiminin %20'si, alüminyumun %10’unun otomobil üretiminde kullanılmakta olduğu görülmektedir. Otomobil, kilometrede taşıdığı yolcu başına, otobüse göre %125 daha fazla hava kirliliği yaratmakta, yatırım maliyeti otobüse göre %1600, metroya göre %400 daha fazla olmaktadır.
Ulaşım araçlarının yolcu/km başına enerji tüketimine bakıldığında, otobüs ve metroya göre otomobil %500 daha fazla enerji tüketmekte, minibüse göre %300, otobüse göre %1300 daha az yolcu taşımaktadır. Bunun yanında, bir otomobilin park ettiği yere 18 bisiklet park edebilmekte, bir tek otomobilin hareket alanında 30 bisiklet hareket edebilmektedir. 40 bin kişiyi bir saatte bir köprüden karşıya trenle geçirebilmek için iki şeride ihtiyaç varken, otomobille geçirebilmek için on iki şeride ihtiyaç vardır. Görüldüğü gibi otomobil diğer ulaşım türlerine göre, taşıdığı yolcu, enerji tüketimi, yatırım-işletme maliyeti ve hava kirliliği bakımından her alanda verimsiz ve sorunlu bir ulaşım aracıdır.8
Trafikten kaynaklanan birçok yan etki arasında sosyal hayatımızı doğrudan etkileyen yönler de dikkatten kaçmamaktadır. Trafik, yoğun caddelerde oluşturduğu gürültü, yarattığı tehlike ve kirlilik nedeniyle adeta insanları evlerine hapsetmektedir. Artan trafiğin şehirlerimizin kirlenmesine, gürültü seviyesinin artmasına, yeşil alanların azalmasına ve trafik kazaları sonucu maddi ve manevi kayıpların ortaya çıkmasına etkisi bulunmaktadır.
Bu trafik güvenliği strateji belgesinin dışında kalan birçok alanda da devletimizin yatırımları ve dengeli bir taşıma sisteminin oluşturulması açısından çabaları devam etmektedir. Bunların başında toplu taşıma alternatiflerinin artırılması, demiryolu ve şehiriçi raylı ulaşımın güçlendirilmesi, yürüyüş ve bisiklet yollarının oluşturulması gelmektedir. Alınmakta olan diğer tedbirlerle birlikte, bu strateji belgesinin uygulama periyodunda çok önemli iyileştirmelerin yapılacağı muhakkaktır.
2012 yılında yayımlanan Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı ve 2017 yılında uygulamaya geçirilen Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi çerçevesinde alınan önemli mesafeye karşılık, trafik kazaları nedeniyle meydana gelen kayıplar halen gündemdeki yerini korumaktadır.
Bu artışın altında, araç, sürücü sayısında meydana gelen artış ile karayolu ulaşımına karşı artan talep yoğunluğunun bulunduğu kabul edilmekle birlikte, atılacak daha bir çok adım bulunmaktadır.
Grafik: 2010-2019 Yılları Trafik Kazasına Neden Olan Sürücü, Yolcu, Yaya, Yol ve Taşıtın Kusur Oranı
2010 ile 2019 yılları arasındaki on yıllık dönemde trafik kazalarına neden olan etkenler incelendiğinde; ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarının meydana gelmesindeki sürücü kusur payı %89,2, yaya kusur payı % 8,8, yolcu kusur payı %0,6, karayolu yapısı ve araç kusur payının %0,7 olduğu görülmüştür.
Trafik kazalarında kusur oranlarına bakıldığında sürücü kusurlarının çok yüksek oranda olduğu görülmektedir. Yıllar içerisinde çok az bir azalma gerçekleşse de 2019 yılında trafik kazalarına neden olan kusurların %88.1’i sürücü kusurlarından oluşmaktadır.
Grafik: Kazaya Sebep Olan Unsurlar (2019)
Araştırmalara göre, trafik kazalarında yaralanan ve zarar gören insanların en az yarısının, zarar gördükleri trafik kazasının oluşumuna hata veya kusur ile katkılarının olmadığı, diğer bir deyişle başkalarının hatası sonucu zarar gördükleri değerlendirilmektedir. Burada, sistemin güçlendirilmesi gereken ana noktalarından birisi ortaya çıkmaktadır; yol sistemi, insan hatası veya kusuru dolayısıyla diğer insanların zarar görmesini önleyecek şekilde tasarlanmalı ve inşa edilmelidir.
Karayolu trafik kazaları bir dizi temel sebepten kaynaklanmaktadır. İnsan faktörünün kazaların oluşmasındaki payı %97,4’tür. Bu nedenle birinci amaç; insanların bu hataları yapmasını önlemek ve trafik güvenliğinin artırılmasıyla ilgili olumlu kültürel davranış değişikliklerinin oluşturularak topluma yerleşmesini sağlamaktır.
İkinci amaç ise; hata yapsa da insanların hayatını kaybetmesini engellemek ve insandan kaynaklanan hataları affedebilecek önlemleri almaktır.
Karayolu güvenliğine yapılan yatırımlar bir taraftan ekonomik tasarruf sağlarken diğer taraftan insan hayatını da korumaktadır.
Ülkemizdeki ekonomik kalkınmanın ve refahın artmasıyla birlikte son yıllarda taşıt sayısındaki artışlar yollarımızdaki trafik hacmi de göz ardı edilemeyecek kadar ileri bir düzeye ulaşmıştır.Yollarımızdaki trafik yoğunluğu (taşıt/km) 2003-2017 yılları arasında yaklaşık 2,5 kat artmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğundaki yol ağında 2003-2017 yılları arasında trafik hareketliliğindeki artış dikkate alındığında trafik kazalarında hayatını kaybeden kişi sayısında (kaza yeri ölümlerine göre) %68’lik bir azalma meydana gelmiştir. Bu azalmanın başlıca sebeplerinden birisi de “Bölünmüş Yol” çalışmalarıdır.
Bölünmüş yollar, trafik kazalarını azaltarak yollarımızda can güvenliği ve ekonomik ulaşım imkânı sağlamıştır. Bölünmüş yol ağının artması ile birlikte kaza şiddetinin en yüksek olduğu, en fazla ölümlerin gerçekleştiği “karşılıklı çarpışma” türü kazalar azalmıştır.
Bölünmüş yolların yapılmasıyla birlikte araç sürücülerinin yaptığı geçme kural hataları ortadan kalkmış, seyahat hızında süreklilik ve rahatlama sağlanarak yollarımızdaki seyahat konforu artmıştır.
Araç, sürücü sayısı ve nüfusta artış olmasına rağmen, alınan tedbirler ve yapılan yoğun denetimler neticesinde ölümlü kazada %32,2 ve can kaybında %34,2 oranında azalma sağlanmıştır.
Gelinen aşama ile yetinmek mümkün değildir. Daha iyisinin yapılması önünde hiçbir engel bulunmamaktadır
Karayollarında araç sürmenin bedeli önlenebilir ölümler ve ciddi yaralanmalar olmamalıdır. Avrupa Ulaşım Güvenliği Konseyi (ETSC) rakamlarına göre nüfusu, yüzölçümü, araç ve sürücü sayısı daha fazla olan ülkelerde alınan tedbirler ve güvenli sistem yaklaşımının sıkı sıkıya takibi ile daha az insan zarar görmektedir.10
Ülkemizdeki trafik kazalarının sonuçlarının aynı şekilde devam etmesi durumunda, 2030 yılına kadar en az 50.000 insanın trafik kazalarında hayatını kaybetmesi ve 2.500.000 insanın da yaralanması kaçınılmaz olacaktır.
2030 yılına kadarki on yılda can kaybı, yaralanma ve kazaların ülke ekonomisine maliyeti yaklaşık 550 ile 650 Milyar TL arasında olacağı tahmin edilmektedir.
Trafik kazalarının sosyal maliyeti ise kazaların sadece bireylere yüklediği masraflarla sınırlı olmayıp, başta trafik kazaları dolayısıyla sağlık sistemimize gelen ilave yük ile trafik kazaları sonucu yol kapanması, trafiğin sıkışması gibi dolaylı masraflar da dâhil edildiğinde ortaya çıkan kazaların topluma getirdiği toplam maliyettir.
Trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla yürütülen tüm çalışmaların nihai hedefi, trafik güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle ortaya çıkması kesin olan “sosyal maliyetleri” ortadan kaldırmak veya en azından azaltmaktır.
Veri ve analizlere bağlı reel strateji ve politikaların üretilerek uygulamaya konulması durumunda, ilk aşamada performans göstergelerinde iyileşme ve düzelmeler akabinde ölü ve yaralı sayısında düşüşler meydana gelecektir.
Politika ve stratejilerin ısrarlı olarak uygulanması durumunda, piramidin tepesinde bulunan sosyal maliyetler ortadan kaldırılacaktır.
Şekil: Trafik güvenliği hedefleri hiyerarşisi
Trafik kazalarının salt ölüm ve yaralanmaların ötesinde bireyler, aileler, akrabalar, arkadaşlar, sosyal çevre ve toplumun tamamı üzerinde sosyal, ekonomik ve moral etkilerinin olduğunu kabul ederek, trafik güvenliğinin sağlanmasının da aslında düşünülenden çok daha geniş anlamda olumlu etkisinin olduğu değerlendirilmektedir.
Trafik kazalarının tek taraflı çabalar ile önlenmesi mümkün değildir. Bu yaklaşım çerçevesinde, 2017 yılında yayımlanan Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi çerçevesinde yürütülen etkili, yerinde ve yoğun denetimler ile trafik kazası sonucu can kayıplarında ciddi oranda azalma sağlanarak 2011 yılında belirlenen ve 2020 yılında trafik kazası sonucu can kayıplarının %50 oranında azaltılması hedefine ulaşılması açısından önemli bir gelişme sağlanmıştır.
2015 ve 2019 yılları arasında sağlanan gelişim aşağıdaki grafikte gösterilmiştir;
2019 yılında 2015 yılına göre 2.057 daha az can kaybı yaşanmıştır.
Grafik: Trafik Kazası Can Kaybı (2015-2019)
Kazaların kaçınılmaz olarak meydana gelebileceğini, ancak kaza sonucu ölümlerin ve yaralanmaların ise önlenebilir olduğunu kabul eden güvenli bir sisteme ihtiyaç bulunmaktadır
Klasik trafik güvenliği yaklaşımları, güvenlik problemlerinin kaynağı olarak kazaları kabul etmektedir. Bu anlayışın sonucu olarak da “kötü sürücü”, “dikkatsiz bisiklet sürücüsü” veya “kurallara uymayan yaya” olarak nitelenen yol kullanıcıları, problemin nedeni olarak kabul edilmektedir.
Ancak, ciddi trafik kazalarının %30’u ciddi kural ihlalleri veya risk alma davranışının sonucunda meydana gelmekte olup, trafik kazalarının büyük bir çoğunluğu ise basit kural yanlışlarından, algılama hatalarından veya kural uyumsuzluklarından kaynaklanmaktadır.13
“Neden kaza yaptı?” sorusu yerine, “Trafik kazası sonucu neden öldü?” sorusunun sorulması çözüme daha fazla yaklaştıracaktır.
Bu yaklaşım ile dikkatimizi; yol kullanıcısı olan insanların zaman zaman hata yapabileceklerini, bu hatalarının telafi edilmesi gerektiğini ve hiçbir insan hatasının ölümle sonuçlanmaması gerektiğini ortaya koyan bir sistem değişikliğine ihtiyacımız bulunmaktadır.
Bu yaklaşımda yol kullanıcısı olan insanların yolu kullanma bilgi ve yeteneklerinin geliştirilmesi yanında, risk alma davranışlarının tespit edilerek ortadan kaldırılması da zaruridir.
Ayrıca, yol ağı sistemimizi geliştirerek, güvenli ve yola uygun olmayan hız yapma davranışını engelleyerek ve yollarda kullanımda olan araçların güvenlik standartlarını yükselterek mevcutta kullanımda olan ulaşım sistemimizdeki sorunları ortadan kaldırmamız da gerekmektedir.
Daha sistemli, akılcı ve gayretli çalışmalar ile çıtayı daha da yükseltme imkânı bulunmaktadır
Güvenli Sistem Yaklaşımı, trafik güvenliği yaklaşımları arasında “altın standart” olarak en üst sırada gelmektedir. Güvenli sistem yaklaşımının yanı sıra “Vizyon Sıfır” gibi belirli kaza azaltma hedeflerini öngören yaklaşımların da birlikte uygulanması başarıyı artırmaktadır.
Geçmişte elde edilen tecrübelerden yola çıkılarak, yeni strateji planlamasında 2030 yılına kadar trafik kazası ölümlerinin ve ciddi yaralanmaların %50 oranında azaltılması ve 2050 yılında da ülkemizdeki tüm trafik kazası ölümlerinin ve ciddi yaralanmalarının sıfırlanması hedefine güvenli sistem yaklaşımı ile ulaşılması mümkündür.
Tablo: Trafik Kazaları Genel Bilgiler
Karayolları üzerinde trafik güvenliğinin sağlanması, can ve mal kayıplarının önlenmesi amacıyla öteden beri yapılan çalışmalarda, başta uluslararası kuruluşlar olmak üzere birçok kurum ve kuruluş tarafından problemin çözümüne ilişkin çeşitli politika ve stratejiler geliştirilmektedir.
Trafik güvenliğinin sağlanmasını hedefleyen stratejilerin uluslararası kabul gören bazı temel unsurları olmak zorundadır. Strateji belgeleri, bu temel yapı üzerine kurulmaktadır. 14
Trafik Güvenliği Stratejilerinde;
“Sorun” başta ortaya konulmalıdır. Genel olarak sorun alanı, trafik kazaları ve bu kazalar sonucu ortaya çıkan menfi durum olarak ifade edilmekte olup, büyük ölçüde kazalara ilişkin istatistiki verilerin ve trafik güvenliği durumunu etkileyen önemli unsurların incelenmesi yoluyla analiz edilmektedir. Sorun, Strateji ve Plan için önemli ve gerekli bir temel oluşturmaktadır.
Trafik strateji belgelerinde bir “Vizyon” ortaya konulmalıdır. Vizyon ile nihai, ideal ve uzun vadede varılmak istenen fotoğraf ortaya konulur. Vizyon beyanı, strateji belgesi için önemli bir temel oluşturmakta olup, politikacıların, medyanın ve kamuoyunun trafik güvenliğine daha fazla ilgi duymasının sağlanması açısından gereklidir.
Belgede belirtilmesi gereken ana bölümlerden birisi de vizyon alanında belirtilenlere hangi adımlarla ve yöntemlerle ulaşılacağının ifade edildiği “Strateji” bölümüdür. Bu bölümde uzun vadeli genel amaçlar ile hedefler gösterilmektedir. Hedeflerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için hangi stratejik adımların atılması gerektiği de bu bölümde önerilmektedir.
“Plan” bölümünde ise kısa ve orta vadeli hedeflere yer verilmektedir. Bu hedeflerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için atılması gerekli stratejik adımlar da bu bölümde önerilmektedir. Planın dikkatli bir şekilde hazırlanması ve üzerinde fikir birliğine varılmış olması, başarısı açısından önemlidir.
Yukarıda belirtilen bölümlere ilave olarak iyi bir trafik güvenliği strateji belgesinin önemli kısımları arasında; “Yetki, Görev ve Sorumluluklar” bölümü, “İzleme ve Değerlendirme” bölümü ile strateji belgesinin hangi zaman aralığından uygulanacağını gösteren bir “Süre” bölümü ve ayrıca uygulama esnasında karşılaşılan zorunlu hallerde değişikliklerin hangi usulle yapılacağını gösteren bir “Değişiklikler” bölümü bulunmalıdır.
Ulusal trafik güvenliği politikalarının hazırlanırken çevresel koşulların zamanla değişeceği göz önünde bulundurulmalı ve bu çerçevede planlamalar ortalama 5 yıllık olarak yapılmalı, ülke seviyesinde ve daha alt coğrafi alanlarda hangi faaliyetlerin yapılacağı önceden belirlenmelidir.
Net, gerçekçi ve ölçülebilir hedefleri olan, bir bütçeye bağlı olarak faaliyete geçirilmesi beklenen Trafik Güvenliği Stratejisinde şu bölümlerin olması tavsiye edilmektedir;15
1.Trafik güvenliği yönetimi,
2.Trafik kazalarında veri toplama ve analizi,
3.Trafik güvenliğinin finansmanı,
4.Yol yapımında ve bakımında yol güvenliği prensiplerine uygunluk,
5.Kaza kara noktalarının tanımlaması ve iyileştirici tedbirlerin alınması,
6.Araçların teknik olarak trafik güvenliğine uygun üretimi,
7.Okullarda yol güvenliği eğitimi verilmesi,
8.Sürücü kursları ve sürücü belgelerinin verilmesi,
9.Profesyonel sürücüler için özel eğitimlerin verilmesi,
10.Mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması,
11.Bilgilendirme kampanyalarının yapılması,
12.Güvenlik güçlerinin organizasyonu ve trafik kurallarının uygulanması,
13.Trafik kazası mağdurlarına yardım,
14.Trafik kazalarının maliyetinin değerlendirilmesi,
15.Trafik güvenliği ile ilgili araştırmaların yapılması,
16.Özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının desteğinin alınması.
Bu çerçevede, karayollarında sürdürülebilir trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla strateji geliştirilmesi gereken alanlar üç ana başlık altında toplanmaktadır:16
1. Motorlu Araçlara Yönelik Stratejiler:
•Mevcut Motorlu Araçların Verimliliğinin Artırılması (üretimde inovasyon çalışmalarının yapılması, üretimde tüketici taleplerinin göz önünde bulundurularak geliştirilmesi),
•Yeni Motorlu Araç Teknolojilerinin Hayata Geçirilmesi (Hibrit/Elektrikli motorlu araçlar),
•Alternatif Yakıtların Kullanımı (yeşil yakıt),
•Akıllı Araç Teknolojilerinin Kullanımı.
2. Karayolu Yapısı İle İlgili Stratejiler:
•Trafik Akımının İyileştirilmesi (akıcı bir trafik akımı sağlamak üzere trafik sinyalizasyonunun düzenlenmesi, katılım rampalarının yeniden değerlendirilmesi, trafiğin sıkıştığı karayolu yapılarının ortadan kaldırılması),
•Akıllı Ulaşım Sistemleriyle İlgili İyileştirme Çalışmaları (akıllı karayolu yapıları, yatay-düşey işaretlemeleri ile trafik planlama ve yönlendirme çalışmalarının geliştirilmesi),
•Karayolu Yapısının Düzenli Bakımının Yapılması.
3. İnsan Unsuru İle İlgili Stratejiler:
• Trafik Kültüründe Değişiklik Yapılması;
i. Tercih edilen ulaşım modunun değiştirilmesi (transit, yürüyüş, bisiklete binme, karayolu yerine demiryolu taşımacılığının ikame edilmesi)
ii. Trafiğe yük getiren alanlarda iletişim yöntemlerinin değiştirilmesi (kurye taşımacılığı ve sanal alışveriş uygulamalarında olduğu gibi, insanların trafik yoğunluğunu artıran faaliyetlerinin trafik yoğunluğu oluşturmayacak yöntemlerle çözülmesi),
• Özendirici veya Uzaklaştırıcı Tedbirlerin Uygulanması;
i. Fenni muayenenin detaylandırılarak zorlaştırılması,
ii. Trafik kurallarının istisnasız ve yoğun olarak uygulanması, idari yaptırımların yoğunlaştırılarak miktarlarının artırılması,
iii. Vergi yöntemleri ile trafikte araç kullanmanın cazibesinin azaltılması.
Söz konusu yöntemler, trafik güvenliğinin sağlanması, özellikle de “özel araç kullanıcı sayısının” azaltılarak trafik yoğunluğunun düşürülmesi amacına hizmet etmek üzere takip edilen stratejileri ifade etmektedir.
Trafik güvenliğinin sağlanmasının somut çıktısı trafik kazalarının önlenmesidir.
Trafik kazalarının “öngörülebilir” ve “önlenebilir” olmalarının temel eksen olarak kabul edilmesi suretiyle; trafik güvenliği stratejilerinin geliştirilmesi gerekmekte olup, akılcı analizler ile trafik kazalarına çözümler üretilmesi mümkündür.
Bu açıdan;17
•Karayolu trafik güvenliği politikaları, güvenilirliği tartışmalı bilgiler yerine, sağlam analiz ve verilere dayanmalıdır.
•Karmaşık trafik sistemlerinde insan hatalarının tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı gerçeğinden hareketle, karayolu trafik sistemlerinin daha güvenli hale getirilmesi amacıyla çevresel çözümlere (yol ve araç tasarımı gibi) başvurulmalıdır.
•“İnsan bedeninin” kolayca zarar görebilir bir yapıda olduğu göz önünde bulundurularak trafik sistemleri; araç, yol tasarımı ve hız sınırlamaları bu gerçeğe uygun olarak tasarlanmalıdır.
Şekil: Dünyada ve Türkiye’de Trafik Güvenliği Kronolojisi
2004 yılı Dünya Sağlık Günü’nde, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası tarafından yayımlanan “Karayolu Trafik Yaralanmalarını Önleme Dünya Raporu”18karayolu trafik kazalarının önlenmesinde çok sektörlü yaklaşımın rolüne vurgu yapmıştır. Rapor, kazaların önlenmesinde temel ihtiyaçları, trafik kazalarının boyut ve etkilerini, başlıca önleyici çalışmaları, risk faktörleri ile birlikte etkili müdahale stratejilerini ele almıştır.
2004 tarihli “Karayolu Trafik Yaralanmalarını Önleme Dünya Raporu” ülkelerin neler yapabileceği hususunda önerileri içeren teknik bir belge niteliğinde olup, bu raporun ardından, Birleşmiş Milletler tarafından birçok önemli stratejik adım atılmıştır;
i. Birinci Küresel Yol Güvenliği Bakanlar Konferansı: “Harekete Geçme Zamanı” Moskova Deklarasyonu (Moskova, 19-20 Kasım 2009)
Karayolu trafik kazalarındaki can ve mal kayıplarının azaltılması konusunda nitelikli ilk girişim, 19-20 Kasım 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonu tarafından ev sahipliği yapılan “Birinci Küresel Yol Güvenliği Bakanlar Konferansı; Harekete Geçme Zamanı”19 olarak adlandırılan konferansta ortaya çıkmıştır. 150 ülkenin bakanları ve kıdemli görevlileri tarafından imzalanmış olan “Moskova Deklarasyonu”20, özellikle yayalar, bisikletliler ve motosikletliler gibi yaralanması en çok mümkün olan tüm yol kullanıcılarının korunmasının önemini vurgulamıştır.
Moskova Deklarasyonu, o tarihe kadar BM, DSÖ, UNICEF ve OECD başta olmak üzere, uluslararası kuruluşların hazırladığı raporlar ile ortaya konulan tablonun, üst düzeyli bir konferansta ortaya konulması olarak değerlendirilebilir. 20 Kasım 2009 tarihinde Moskova’da düzenlenen “Birinci Küresel Karayolu Güvenliği Bakanlar Konferansı”nda, trafik güvenliği alanında hükümetlerin taahhütlerini içeren “Moskova Deklarasyonu” kabul edilmiştir.
ii. Birleşmiş Milletler Karayolu Güvenliği için On Yıllık Eylem Planı (2011-2020) (New York, 2 Mart 2010)
Deklarasyonda beyan edilen uluslararası iradenin harekete geçirilebilmesi amacıyla, Birleşmiş Milletler önderliğinde Dünya Sağlık Örgütü’nün koordinesinde 10 Yıllık Eylem Planı21 hazırlanmış, 2011-2020 yılları arasında trafik kazası ölümlerinin %50 oranında azaltılarak 5 milyon hayatın kurtarılması ve 50 milyon yaralanmanın önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Moskova Deklarasyonu akabinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 2 Mart 2010 tarihli toplantısında ele alınarak kabul edilen,
“Küresel Yol Güvenliğinin İyileştirilmesi” hakkındaki 64/255 (A/64/L.44/Rev.1) sayılı karar ile birlikte; 2011–2020 yılları arasında trafik güvenliğinin sağlanması ve trafik kazalarından kaynaklı ölüm oranının %50 oranında azaltılması amaçlanarak, “Yol Güvenliği için On Yıllık Eylem Planı 2011-2020” (Decade of Action on Road Safety 2011-2020) yayımlanmıştır.22
iii. Birleşmiş Milletler Devlet ve Hükümet Başkanları Konferansı “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA)” (New York, 25-27 Eylül 2015)
2015 yılında tüm BM üyesi devletler tarafından kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA)23, diğer bir deyişle Küresel Amaçlar, yoksulluğu ortadan kaldırmak, dünyamızı korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için Birleşmiş Milletler tarafından deklare edilen evrensel bir eylem çağrısıdır.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi24 (UN DESA) de dâhil olmak üzere, ülkeler ve BM tarafından yapılan çalışmalar neticesinde kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının yürürlüğe girdiği Ocak 2016’dan itibaren, 2030 yılına kadar söz konusu amaçların yürütülmesine ve finansmanına rehberlik etmek ile görevlendirilmiştir.25
iv. İkinci Küresel Yol Güvenliği Üst Düzey Konferansı: “Sonuç Zamanı” Brezilya Deklarasyonu
(Brasilia, 18-19 Kasım 2015)
2015 yılı Kasım ayında Brezilya’da yapılan İkinci Küresel Yüksek Düzey Yol Güvenliği/Bakanlar Konferansı’nda trafik kazaları sebebiyle oluşan küresel kaybın yıllık yaklaşık maliyetinin 1 trilyon 850 milyar ABD doları olduğu, birçok ülkede 2020 yılı hedefleri çerçevesinde iyileştirmelerin yapıldığı, ancak bazı ülkelerde çabaların yeterli seviyede gösterilmediğine değinilerek;
•Aşırı hız, alkol etkisinde araç kullanılması, emniyet kemeri takılmaması, çocuk koltuğu ve kask kullanılmaması gibi ana riskler konusundaki yasal düzenleme oranının, 2010 yılında alınan 64/255 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı çerçevesinde en azından 2020’ye kadar %15’ten %50’ye kadar çıkarılması,
•Diğer risk faktörleri olan dikkat dağınıklığı altında araç sürülmesi, yorgunluk, narkotik, psikotropik ilaçlar ile uyuşturucu ve psikoaktif maddeler, yol ortamında görsel dikkat dağınıklığına neden olan cep telefonları ve diğer elektronik cihazların da yasalar ile sınırlandırılması,
•Trafik kazalarının azaltılması amacıyla trafik polisliği stratejilerinin ve trafik uygulama önlemlerinin geliştirilmesi, trafik denetimlerinde entegrasyonun teşvik edilmesi de dahil olmak üzere polis denetimlerinin yanı sıra “karayolu altyapısının da denetim ve teftişe tabi tutulması,”
•Araçlardaki güvenlik tedbirlerinin artırılması,
•İncinebilir yol kullanıcılarının korunması amacıyla tedbirler alınması,
•Yol kullanıcılarının bilinç düzeylerinin artırılması,
•Kaza sonrası sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi,
•Uluslararası trafik güvenliği çalışmalarının güçlendirilmesi,
•Karayolu Trafik Güvenliği için On Yıllık Eylem Planı 2011-2020 ile 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarındaki hususların ortak hedef olarak belirlenmesi,
kararları verilmiştir.
v. Birleşmiş Milletler Yol Güvenliği İşbirliği
(Kasım 2017)
Küresel Yol Güvenliği Eylem Planı (2010-2020) ilerleme sürecini ölçmek için üye devletlerin katılımı ile 12 küresel yol güvenliği hedefini belirlemiştir. BM Yol Güvenliği İşbirliği üye devletlerin, sağlık, ulaşım, içişleri ve emniyet gibi çok çeşitli sektörlerden üst düzey hükümet yetkililerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
Belirlenen küresel hedefler, Küresel Yol Güvenliği Eylem Planı (2010-2020) dâhilinde belirlenmiş olan 5 temel dayanağı olan; Yol Güvenliği Yönetimi, Daha Güvenli Yollar ve Hareketlilik, Daha Güvenli Yol Kullanıcıları, Daha Güvenli Taşıtlar, Kaza Sonrası Tepki Yönetimi ile uyumlu olarak geliştirilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün, üye devletler ve BM kuruluşlarıyla birlikte yeni hedeflerin ölçümünü kolaylaştıracak bir dizi gösterge geliştirmek için çalışmalarına karar verilmiştir. BM tarafından belirlenmiş olan 12 küresel hedef şunlardır;26
•2020’ye kadar bütün ülkelerin kendi ulusal yol güvenliği planlarını tamamlamaları,
•2030’a kadar bütün ülkelerin BM’in yol güvenliği ile ilgili bir ya da iki ana yasal düzenlemesini hayata geçirmeleri,
•2030’a kadar imal edilecek tüm yeni yolların bütün yol kullanıcı türleri için minimum “3 yıldızlı yol güvenliği derecesine” sahip olması,
•2030’a kadar mevcut ulaşım talebini karşılayan yol ağlarının %75’inin bütün yol kullanıcı türleri için teknik standartlara uygun hale getirilmesi,
•2030’a kadar yeni taşıtların %100’ü (üretilen, satılan veya ithal edilmiş) ve hâlihazırda kullanılmakta olan 2’nci el taşıtların tamamının BM yönetmeliklerine uygun yüksek güvenlik standartlarına sahip olması,
•2030’a kadar hız sınırlarının aşıldığı seyahatlerin sayısının yarıya indirilmesi ile ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarında azalma meydana gelmesi,
•2030’a kadar bütün motosiklet kullanıcılarının kask takmasının sağlanması,
•2030’a kadar bütün motorlu taşıt kullanıcılarının emniyet kemeri kullanmaları, bütün motorlu taşıtlarda çocuk koruma sistemlerinin bulundurulması,
•2030’a kadar alkol ve uyuşturucu kullanımı kaynaklı ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları %50 oranında azaltılması,
•2030’a kadar bütün ülkelerin motorlu taşıt kullanırken, cep telefonu kullanmalarını önleyecek ulusal yasaların ve düzenlemelerin yapılması,
•2030’a kadar bütün ülkelerin, sürüş süresi, dinlenme süresi vb. ulusal güvenli seyahat düzenlemelerini hayata geçirmeleri,
•2030’a kadar bütün ülkeler, kaza ile ilk yardım yeri arasındaki mesafe ve süreyi kısaltacak önlemler almaları.
vi. Üçüncü Küresel Yol Güvenliği Üst Düzey Konferansı: “2030 Hedeflerini Başarmak” Stockholm Deklarasyonu (Stockholm, 19-20 Şubat 2020)
Birleşmiş Milletler Üst Düzey Yol Güvenliği Konferanslarının üçüncüsü 19-20 Şubat 2020 tarihleri arasında İsveç/Stockholm’de düzenlenmiştir. Konferans sonunda yayınlanan deklarasyonda;
Trafik güvenliği alanında önemli yapı taşları olan Moskova Deklarasyonu ve Brezilya Deklarasyonuna atıfta bulunularak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 70/1 sayılı ve 25 Eylül 2015 tarihli “Dünyamızı değiştirmek; 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandası” başlıklı kararı ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) konusundaki kararlılık yinelendikten sonra, 2011-2020 Trafik Güvenliği Aksiyon On Yılında elde edilen tecrübeler ışığında, güvenli sistem yaklaşımı ve vizyon sıfır hedefi çerçevesinde sivil toplum teşekkülleri ve endüstriyel firmalar dahil olmak üzere çok sektörlü bir yaklaşım ile ulusal ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) arasında 3.6 numaralı hedef olarak belirtilen trafik kazası sonucu meydana gelen ölümlerin ve ciddi yaralanmaların 2020 yılına kadar %50 oranında azaltılması hedefine ulaşılmasının mümkün görülmediği ve bu hedefe ancak daha güçlü ulusal trafik güvenliği yönetimi, küresel işbirliği, kanıta dayalı stratejilerin hayata geçirilmesi, özel sektör dahil olmak üzere tüm ilgili paydaşların katılımı ve ilave çaba ile gerçekleştirilmesinin mümkün olduğu beyan edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bu deklarasyonunda ifade edilen hususlar çerçevesinde bir karar almaya davet edildiği Deklarasyonda trafik güvenliği hedeflerinin gerçekleştirilmesi için 18 nokta ele alınmış olup özetle (19-20 Şubat 2020 Stockholm);
•Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde 2030 ajandasının uygulanması,
•Karayolu güvenliği, sağlık, kalkınma, eğitim, eşitlik, cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir şehirler, çevre ve iklim değişikliği arasındaki bağlantılara yoğunlaşılması,
•2020 ile 2030 yılları arasında karayolu trafik ölümlerinin en az %50 oranında azaltılması amacı çerçevesinde özellikle toplu taşıma kullanıcıları, motosikletliler, bisikletliler yayalar olmak üzere bütün yol kullanıcılarının ölüm ve ciddi yaralanma oranlarını azaltmak amacıyla hedefler belirlenmesi,
•Çocuklar ve gençler başta olmak üzere karayolu trafik yaralanmalarına yoğunlaşılması,
•Bölgesel, ulusal ve mahalli seviyelerde çok sektörlü ortaklıklarla birlikte farklı kurumların katkıları ile stratejilerin ve hedeflerin şeffaf ve kamuya açık olarak uygulanması,
•Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde karayolu dizaynı ve inşası, araçlar ve karayolu kullanımına ilişkin mevzuat ve standartların güvenli sistem ilkeleri ile uyumlu olarak zorunlu hale getirilmesi,
•Başta şehirler olmak üzere trafik güvenliği ve güvenli sistem yaklaşımının imar planları, ulaşım sistemlerinin planlanması ve yönetiminin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmesi,
•Yürüme ve bisiklet kullanımı gibi insanları fiziksel aktiviteye teşvik eden ulaşım biçimlerinin toplu taşımacılık sistemlerine entegre edilmesi,
•Toplu ulaşım sistemlerini kullananlar, motosikletliler ve bisikletliler gibi savunmasız yol kullanıcılarının güvenlik ihtiyaçları ön planda tutularak acil yardımdan kaza önlemeye kadar tüm sağlık müdahalelerinde teknolojik imkânların ve yeniliklerin geliştirilmesi,
•Trafik kazalarında yaralananlara yeterli seviyede acil ve uzun vadeli sağlık desteğinin sağlanması ve etkili bir kaza sonrası psikolojik, sosyal ve hukuki destek sağlanması,
•Hız yapmanın engellenmesi için yaptırımların artırılması dahil hız yönetimine odaklanılması, savunmasız yol kullanıcılarının ve araçların sıkça karşılaştıkları alanlarda azami hızın 30 km/s olarak belirlenmesi,
•2030 yılı itibariyla üretilecek ve piyasaya sürülecek araçların yeterli güvenlik performansına sahip olmasının sağlanması,
•Bütün karayolu kullanıcılarını koruyan minimum güvenlik performansı standardının karayolu altyapı geliştirme ve yatırımlarında sağlanması,
•Bütün sektörlerde güvenli sistem ilkelerine başvurmaları yoluyla trafik güvenliğinin başarısına katkı sağlanması,
•Kamu kuruluşlarının görevleri ile bağlantılı olarak güvenli ve sürdürülebilir ulaşım sistemleri ile güvenli araçlar tedarik edilmesi,
•Karayolu güvenliği projelerine yatırım yapılması,
•Trafik güvenliği ile ilgili hedeflerin gerçekleştirilmesine ilişkin değerlendirmelerin somut ölçütler üzerinden yapılması,
•Dünya Sağlık Örgütü tarafından, trafik güvenliği stratejilerini hayata geçirerek trafik kazası ölümlerinin azaltılmasını sağlayan başarılı ülke uygulamalarının tespitinin yapılarak raporlaştırılması, konularında karara varılmış olup,
Bu hususlara ülkeler tarafından hazırlanacak strateji belgelerinde yer verilmesi tavsiye edilmiştir.
i. Karayolu İyileştirmesi ve Trafik Güvenliği Projesi (1996)
1996 yılında başlayan Karayolu İyileştirmesi ve Trafik Güvenliği Projesi (KİTGİ) için Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasından kredi temin edilmiştir. Projenin, Karayolu İyileştirme Projesi ve Trafik Güvenliği Projesi olmak üzere iki ayağı bulunmaktadır.
Proje, Karayolları Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Gazi Üniversitesi tarafından yürütülmüştür. Söz konusu projenin sonunda, SWEROAD ile müştereken 2001-2010 yıllarını kapsayan uzun vadeli bir “Ulusal Trafik Güvenliği Programı” hazırlanmıştır.27
ii. Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar, Hedefler ve Çözüm Projeleri (2007)
İçişleri Bakanlığı tarafından 07.12.2007 tarih ve 103 sayılı Bakanlık Genelgesi ile 01.01.2008 tarihinden itibaren trafik güvenliğini sağlamaya yönelik olarak içerisinde eğitim, denetim, destek hizmetleri, iletişim, enformasyon, motivasyon ve verimliliğin artırılması projelerini kapsayan “Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar, Hedefler ve Çözüm Projeleri” ülke genelinde uygulamaya konulmuştur.
Söz konusu proje ile trafik düzeninin sağlanması, trafik kazaları ve sonucundaki ölüm ve yaralanmalar ile maddi kayıpları azaltmaya yönelik önlemleri belirlemek ve uygulamak, ayrıca yol kullanıcılarını (sürücü, yaya ve yolcular) trafik kuralları ve karşılaşabilecekleri riskler konusunda bilgilendirmek amaçlanmıştır.
Projenin uygulanması görevi Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığına verilmiş, ayrıca Milli Eğitim, Ulaştırma, Adalet, Sağlık ve Maliye Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), üniversiteler, mahalli idareler, radyo ve televizyon kuruluşları, sivil toplum ve özel sektör kuruluşları ile işbirliği yapılacağı belirtilmiştir. Projede belirtilen amaç ve genel hedefler doğrultusunda hazırlanan uygulama talimatları Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatı ile Jandarma Genel Komutanlığı’na ve 81 il valiliğine genelge ile gönderilmiştir. Hedef planlı denetimler verilmesi ve denetim konu başlıklarının belirlenmesi ile şehiriçi ve şehirdışı sürücülerin emniyet kemeri takma oranına ilişkin hedefler ilk kez gündeme gelerek uygulamaya konulmuştur.28
iii. Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2020)
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun aldığı 10 Mayıs 2010 tarih ve 64/255 sayılı Genel Kurul Kararına dayalı olarak, ülkemiz karayollarında meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi, trafik kazalarından kaynaklanan ölüm ve yaralanmaların önemli ölçüde azaltılarak sonuçlarının hafifletilmesi amacıyla; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün koordinatörlüğünde ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılarak “Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bu çerçevede, Hazırlanan Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2020), Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu’nun 30 Haziran 2011 tarihinde yapılan 121’inci toplantısında görüşülerek, Başbakanlığa gönderilmiştir.
30 Mayıs 2012 tarihinde toplanan Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu’nda da 10 Yıllık Eylem Planı’nın uygulamaya konulması ve en üst düzeyde takibinin yapılması kararı alınmış ve bu girişimlerin akabinde “Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı” Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü’nün 2012/16 sayılı Genelgesi ekinde, 31 Temmuz 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı’nın Genelge olarak yayımlanması, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 64/255 sayılı kararına dayalı olarak trafik güvenliğine gösterilen öneme işaret etmektedir. Strateji belgesi ile can kaybı ve yaralanma sayısını azaltmak amacıyla hedefler konulmuş ve paydaş kurumlar tarafından yürütülecek faaliyetler belirlenmiştir. Kurumlar bu hedeflerin uygulanmasından, İçişleri Bakanlığı (EGM) ise çeşitli bakanlıkların faaliyetlerinin koordine edilmesinden sorumlu olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü’nün 2012/16 sayılı Genelgesi ile İçişleri Bakanı’nın başkanlığında; Eylem Planı’nın takibini yapmak ve kurumlar arası işbirliği ile koordinasyonu sağlamak üzere “Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi Eşgüdüm Kurulu” oluşturulmuştur.29
Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı ile birlikte, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı tarafından yürütülen ülke çapında planlı denetimler ile ciddi bir mesafe alınmıştır. Bahse konu strateji ve eylem planı dâhilinde, her bir strateji için 2015 yılı orta vadeli bir hedef ve 2020 yılı nihai bir hedef olmak üzere iki hedef grubu belirlenmiştir. Trafik Güvenliği Stratejisi ekinde bulunan Eylem Planı’nda;
•Eğitim,
•Denetim,
•Altyapı,
•Sağlık,
•Kampanyalar,
başlıkları altında mevcut duruma göre 2015 ve 2020 hedefleri tablo halinde gösterilmiştir.
Eylem Planında, karayolu güvenliğine ilişkin kendi ulusal önceliklerimizi belirleyip örnek uygulamaları takip etmek ve 2009’da imzalanan Moskova Deklarasyonu ışığında belirlenen temel hedefler ve bu hedefleri gerçekleştirmek amacıyla yürütülecek faaliyetlere yer verilmiştir.
''Eğitimden denetime, ulaşım altyapısından sağlık hizmetlerine kadar trafikle ilgili her alanda daha ileri çalışmalar yaparak bu hedeflere mutlaka ulaşmak istiyoruz. Bu konuda Milli Eğitimden Diyanet İşlerine, belediyelerimizden güvenlik kuvvetlerimize, sporcularımızdan sanatçılarımıza, medyamıza kadar herkesin sorumluluğu vardır.''
Recep Tayyip ERDOĞAN
Cumhurbaşkanı
Şekil: Trafik Güvenliğinin Stratejik Gelişimi
Şekil: Trafik Güvenliğinin Stratejik Gelişimi
Bunlar;
•Eğitim faaliyetleri,
•Denetim faaliyetleri,
•Altyapı geliştirme çalışmaları,
•Sağlık hizmetlerini geliştirme çalışmaları,
•Üretim standartlarına ilişkin çalışmalar,
•Araştırma ve geliştirme faaliyetleri,
•Mevzuat çalışmaları,
•Bilimsel çalışmalar,
•Trafik güvenliği kampanyaları,
•Kaza analizi çalışmaları,
•İstatistik çalışmaları,
•Ulusal ve uluslararası sempozyum, kongre ve çalıştaylar olarak belirlenmiştir.
Trafik güvenliğinin sağlanabilmesi; altyapı hizmetleri, acil müdahale ve ilk yardım, kaza sonrası kurtarma hizmetleri, eğitim, mevzuat, düzenleme ve denetim hizmetlerinin yerine getirilmesi ile mümkündür. Bu nedenle trafiğin daha güvenli hale gelebilmesi için, trafik güvenliği ile ilgili hizmetlerin sürekli, düzenli, zamanında, işbirliği ve uyum içerisinde verilebilmesi gerekmektedir.
Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planının başlıca hedefi; 2011-2020 yılları arasını kapsayan Hedef Planlı Denetim Stratejisi ile 2020 yılı sonuna kadar trafik kazalarından kaynaklanan ölümlerin %50 oranında azaltılmasıdır.
iv. Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi (2017)
Ülkemizde trafik güvenliğinin sağlanmasına yönelik önemli yapı taşlarından birisi de 12 Eylül 2017 tarihinde Ankara’da düzenlenen Trafik Güvenliği ve Karayolu Yolcu Taşımacılığı Çalıştayı’nda deklare edilen “Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi”dir.
Karayolu Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi’nde; sürücü, yolcu ve yaya olarak tanımlanan trafikteki insan unsuru tarafından yapılan kural ihlallerinin ve bu ihlaller sonucu meydana gelen trafik kazalarının en aza indirilmesine yönelik kısa vadeli bir denetim stratejisi ortaya konulmuştur.30
Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi ile trafik kazası nedenli ölümler ve ciddi yaralanmaların en aza indirilmesi, trafik kazaları nedeniyle yaşanmakta olan diğer sosyo-ekonomik kayıpların da (iş gücü, zaman, maddi hasar, gelir kaybı, acil müdahale, kurtarma, tedavi, rehabilitasyon, kazazede yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararlar vb.) genel anlamda toplumsal hayatın, özel de ise bireylerin yaşamlarını tehdit edebilme kapasitelerinin ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.
Söz konusu politika belgesi ile bir taraftan İçişleri Bakanlığı’nın yeni denetim stratejisi ile ilgili hedef ve yaklaşımları detaylı bir şekilde ortaya konulurken, diğer taraftan il ve ilçe düzeyinde gerçekleştirilen asayiş ve güvenlikle ilgili toplantılarda trafik güvenliği konusunun yerel düzeyde de ayrı bir başlık olarak ele alınması sağlanmıştır.
Trafik güvenliği konusunda sivil paydaşlar ve kamu kurumlarının bir araya getirilerek fikir alışverişi ve istişarenin sağlanması, ortak adımların atılması bağlamında bir yol haritası oluşturması, mülki amirler, emniyet ve jandarma birimlerinin ülke sathında koordineli, ölçülebilir ve etkili çalışmalar yürütebilmesini teminen oluşturulan Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi ile uygulamada olan tedbirler, mevzuat düzenlemesi gerektiren hususlar mevcut ile geleceğe dönük projeler ele alınmıştır.
Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi şu bölümlerden oluşmaktadır;
•Mevcut durum,
•Trafik kazalarının azaltılmasında etkili ve yerinde denetim,
•Düzenleme yapılacak hususlar,
•Kaza sonrası acil müdahalede reaksiyon sürelerinin azaltılması,
•Trafik güvenliğinde personel, eğitim, destek ve kapasitenin artırılması,
•Trafik kazalarının en aza indirilebilmesi amacıyla yürütülen projeler,
•Düzenleme yapılacak hususlar.
Uygulama Politika Belgesi ile İçişleri Bakanlığı’na bağlı kolluk teşkilatları olan Polis ile Jandarma trafik birimlerinin yanı sıra, ambulans gibi acil sağlık hizmetlerinin kaza sonrası acil müdahalelerde reaksiyon sürelerinin azaltılması yoluyla trafik güvenliğine katkıda bulunmalarına imkan veren düzenlemelere de belgede yer verilmiştir.
Ayrıca, bu belge ve ölçüm kriterleri ilgili tüm birimlere gönderilerek elde edilen çıktıların rapor haline getirilmesi, birimlerin performansı ölçülerek denetimleri sağlanmaktadır. Uygulama Politika Belgesi ile etkili bir denetim mekanizması oluşturulması ve Algılanan Yakalanma Risk Duygusunun geliştirilmesi amacına dönük, planlı-ölçülebilir hedefleri olan, denetim şekilleri tanımlanmış, geri bildirim ve kontrol mekanizmasına sahip bir politika belirlenmiştir.31
Yine Uygulama Politika Belgesinde; kaza nedenli ölümler ve ciddi yaralanmaların en aza indirilmesi, trafik kazaları nedeniyle yaşanmakta olan diğer sosyo-ekonomik kayıpların da (iş gücü, zaman, maddi hasar, gelir kaybı, acil müdahale, kurtarma, tedavi, rehabilitasyon, kazazede yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararlar vb.) genel anlamda toplumsal hayatın, özel de ise bireylerin yaşamlarını tehdit edebilme kapasitelerini ortadan kaldırmak hedeflemektedir.
Bu hedeflere ulaşılabilmesi için;
•İyi planlanmış etkili ve sürekli denetimlerin ölümlü kazaları %25 ile %35 azaltma kapasitesi bulunduğu,
•Denetimlerdeki temel amacın; denetim yoluyla insan davranışlarını değiştirme metodları olarak belirlenen “cezalandırma” ve “yüz yüze iletişim” en iyi şekilde kullanılarak Algılanan Yakalanma Riskini ve Gerçek Yakalanma Duygusunu canlı tutmak olduğu,
•Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde yürütülmekte olan ve 2011-2020 yılları arasını kapsayan Hedef Planlı Denetim Stratejisi ile 2020 yılı sonuna kadar trafik kazalarından kaynaklanan ölümlerin %50 oranında azaltılması hususunun hedeflendiği, yapılan bu çalışmayla, etkili bir denetim mekanizması oluşturulması ve Algılanan Yakalanma Risk Duygusunun geliştirilmesi amacına dönük, planlı-ölçülebilir hedefleri olan, denetim şekilleri tanımlanarak, geri bildirim ve kontrol mekanizmasına sahip bir politika belgesi oluşturulduğu,
•Bu belge ve ölçüm kriterleri ilgili tüm birimlere gönderilerek elde edilen çıktıların rapor haline getirileceği, birimlerin performansı ölçülerek denetimlerinin sağlanacağı32 belirtilmiştir.
Söz konusu Politika Belgesinde izleme mekanizması öngörülmüş olup, gelişmeler Bakanlık tarafından takip edilmiş ve gerekli çalışmalar yerine getirilmiştir.
v. On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023)
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk kalkınma planı olan On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023), uzun vadeli bir perspektifle ülkemizin kalkınma vizyonunu ortaya koyarak, milletimizin temel değerlerini ve beklentilerini karşılamak, ülkemizin uluslararası konumunu yükseltmek ve halkımızın refahını artırmak için temel yol haritası olarak yürürlüğe konulmuştur.
15 yıllık bir perspektifin ilk beş yıllık dilimi olarak tasarlanmış olan Kalkınma Planı, her alanda topyekûn bir değişim ve atılımın başlatılarak, uzun vadeli bir perspektifte kesintisiz bir şekilde kararlılıkla uygulanmasını öngörmektedir. Plan döneminde ekonominin yapısı uzun vadede istikrarı ve sürdürülebilirliği sağlayacak şekilde dönüşüme tabi tutularak, eğitim hamlesiyle beşeri sermayenin, milli teknoloji hamlesiyle teknoloji ve yenilik kabiliyetinin artırılması hedeflenmektedir.
Plan öncesi dönemde Türkiye’de ekonomik ve sosyal gelişmeler başlığında;
Lojistik ve ulaştırma altyapısı geliştirilerek yurt içi ve yurt dışı üretim ve tüketim merkezlerinin birbirine bağlanması ve farklı ulaştırma türlerinin entegre edilmesi yönünde çalışmalar yürütülmüştür. Otoyol dahil 3.591 km bölünmüş yol, 325 km yüksek hızlı demiryolu, İstanbul Havalimanı dâhil üç adet yeni havalimanı ve kentlerde toplu taşımaya yönelik olarak 249 km raylı sistem hattı tamamlanmış, planlanan üç ana limandan Filyos Limanının altyapısında çalışmalar yürütülmüştür.
2018 yıl sonu itibarıyla demiryollarında elektrikli hatlarda yüzde 43, sinyalli hatlarda ise yüzde 45 seviyesine ulaşılmış olup, hâlihazırda önemli ölçekte elektrifikasyon ve sinyalizasyon çalışmaları sürmektedir. Karayollarının geometrik ve fiziki standartları iyileştirilmesine rağmen karayolu trafik güvenliğinin iyileştirilmesi ihtiyacı önemini korumaktadır.
Yük ve yolcu taşımalarında ulaştırma türleri arasında karayolu baskın yapısı olarak devam etmiş olup ulaştırma yatırımlarında yük taşımacılığının ve demiryolunun odağa alınması ihtiyacı devam etmektedir. Ulaştırma sistemindeki entegrasyon, verimlilik, öngörülebilirlik ve özellikle gümrük hizmetlerindeki iyileşme istenen seviyeye çıkarılamamış ve Lojistik Performans Endeksinde gerileme yaşanmıştır.
Bu kapsamda, lojistik maliyetlerin düşürülmesi, imalat sanayiinin ve ticaretin geliştirilmesiyle ülkemizin rekabet gücünün artırılabilmesi için kombine taşımacılık uygulamalarının geliştirilmesi, demiryolu ve denizyolu taşıma paylarının artırılması; hızlı, esnek, emniyetli, güvenilir, öngörülebilir ve entegre bir lojistik ve ulaştırma sisteminin tesis edilmesi yönündeki ihtiyaç devam etmektedir.
On Birinci Kalkınma Planı kapsamında trafik güvenliği ile ilişkili olan başlıklar şu şekilde incelenmektedir;
“2.2.1.2.3. Elektronik” başlığı altında;
“370.1h. …, ulaşım, … gibi konularda uygulamaların geliştirilmesi ve yerli standartların oluşturulması sağlanacaktır.”
“2.2.1.2.5. Otomotiv” başlığı altında;
“384. Otomotiv sanayiinin rekabet gücünün korunarak geliştirilmesi amacıyla; küresel gelişmeler, yeni teknolojiler ve değişen müşteri beklentileri çerçevesinde çevre teknolojileri, bağlantılı ve otonom araçlar, akıllı hareketlilik gibi kritik teknolojilerin geliştirilmesine önem verilecektir.”, “385. Yeni nesil araçlar için uygun altyapı oluşturulacaktır.”, “385.1. Alternatif güç sistemli araçlara yönelik etkin bir altyapı kurulmasına”
Şekil: Modlara Göre Yük ve Yolcu Taşımacılığı (2019)
Ülkemizde karayolu trafik güvenliğinin en önemli sorunu, ULAŞIM MODLARI arasında görülen dengesizliktir. Karayolu lehine taşıma talebindeki yükseliş trendi diğer modlara yönlendirilmedikçe, sorunların devam edeceği değerlendirilmiştir.
“2.2.3.8. Lojistik ve Ulaştırma” başlığı altında;
“507. Ulaştırma modları arasındaki entegrasyon güçlendirilecek ve sektöre giriş engellerini ortadan kaldıracak tedbirler alınacaktır.”, “508. Lojistik faaliyetlerinde esneklik, hız, öngörülebilirlik, güvenlik, kalite, ölçek ekonomisi ve yenilikçilik gibi hizmet düzeyi parametreleri iyileştirilecektir.”, “508.1. Karayolu taşımacılığında yük hareketliliğinin ölçülmesi, atıl kapasitenin kullanılması, maliyetlerin optimize edilmesi ve kayıt dışılığın önlenmesine yönelik dinamik bir taşımacılık veri tabanı oluşturularak tüm paydaşlar tarafından erişilebilir hale getirilecek, dijital platform ve uygulamalar yoluyla paylaşım ekonomisi modellerinin hayata geçirilebilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.”, “509.1. Demiryolu altyapı yapımı, bakımı, altyapı erişimi ve tahsisi, şebeke bildirimi, emniyet yönetimi, düzenleme ve denetleme, tren işletmeciliği ile demiryolu araçlarının sahipliği, imalatı ve bakım onarımı faaliyetleri organizasyonel olarak birbirinden ayrıştırılacak, faaliyetler arasında etkin bir çalışma mekanizması kurulacak ve sektör yeniden yapılandırılacaktır.”,
“511.1. Karayollarında önleyici bakım kavramının esas alındığı bir varlık yönetim sistemi kurulacak; ağır taşıt trafiği 1.000 Yıllık Ortalama Günlük Trafiğin üzerinde olan güzergâhlarda BSK kaplama yapımına ağırlık verilecektir.”,
“511.5. Karayolu ağında enerji ve zaman tasarrufunu, trafik güvenliğini, karayolu kapasitesinin etkin kullanımını sağlayan Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) ile ilgili mimari yerel yönetimleri de kapsayacak şekilde tamamlanarak uygulamaya konulacaktır.”,
“512.3. Trafik güvenliği konusunda faaliyet gösteren mevcut kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyon ile veri paylaşımı en üst seviyeye çıkarılacaktır.”,
“512.4. Trafik güvenliğinin en üst seviyede tesis edilebilmesi için yol teknolojilerindeki gelişmelerden de yararlanılarak denetimler etkinleştirilecek, yol kullanıcıları trafik güvenliği konusunda bilinçlendirilecektir.”,
“512.5. Elektronik Denetleme Sistemlerinde anlık hız denetimi yerine ortalama hız denetimleri esas alınacaktır.”,
“513. Ulaştırma sisteminin sürdürülebilirliği ve mevcut altyapının verimliliğini teminen talep yönetimi benimsenecek, ulaştırma yatırımları verimlilik odağında rasyonelleştirilecektir.”, “513.1. Otoyol ve köprülerde dinamik fiyatlandırma ile talep yönetimi sistemi hayata geçirilecektir.”, “514. Ulusal ölçekteki mekânsal planlar ile ulaşım planlarının bütüncül bir şekilde ele alınması sağlanacak; kentsel lojistik planlar, makro ölçekteki mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ve lojistik master planları eşgüdüm içerisinde hazırlanacak ve uygulanacaktır.”, “514.1. Türkiye Lojistik Master Planı ile Ulusal Ulaştırma Ana Planı koordineli bir biçimde tamamlanacaktır.”,“515.1. Demiryolu ulaştırmasında emniyet standartları artırılacak, hemzemin geçitler kontrollü hale getirilecek, gar ve istasyonlarda engelsiz ulaşım imkânları artırılacaktır.”,
“515.2. Daha dengeli bir model dağılımın oluşturulması ve yolcu konforunun artırılması amacıyla yapım çalışmaları devam eden yüksek hızlı ve hızlı tren hatları tamamlanacaktır.”
“2.4.2. Şehirleşme” başlığı altında;
“674.1. Nazım planlarda yeni alt merkezler tanımlanacak, alt ölçekli planlarda alt merkezlere toplu ulaşım ve yaya ulaşımının sağlanması için gerekli teknik standartlar belirlenecek, Mekânsal Plan Yapım Yönetmeliği bu standartlar doğrultusunda revize edilecektir.”
“2.4.5. Kentsel Altyapı” başlığı altında;
“701. Kentlerdeki imar ve ulaşım ile ilgili politika, karar ve yatırımlar koordineli olarak değerlendirilecek, özellikle imar planları ile ulaşım ana planlarının birbiriyle uyumlu bir şekilde hazırlanması ve güncellenmesi sağlanacaktır.”,
“702. Kentlerdeki trafik sıkışıklığının, kazaların ve hava kirliliğinin azaltılması amacıyla kent içi ulaşımda arz yönlü politikalardan ziyade talep yönlü politikaların uygulanmasıyla özel araç yerine toplu taşıma sistemlerinin kullanımı özendirilecektir.”, “702.1. Kent içi toplu taşımada trafik yoğunluğu ve yolculuk talebindeki gelişmeler dikkate alınarak öncelikle otobüs, metrobüs ve benzeri sistemler tercih edilecek, bunların yetersiz kaldığı güzergâhlarda raylı sistem alternatifleri değerlendirilecektir.”,
“702.3. Toplu taşıma sistemleri kullanımının yaygınlaştırılmasını teminen tek kart ödeme sistemi hayata geçirilecektir.”,
“702.4. Büyükşehirlerde otopark alanlarının yanı sıra köprü, tünel gibi darboğaz oluşan altyapıların ücretlerinin dinamik fiyatlandırılması, park-et-bin ve tercihli yollar gibi uygulamalar hayata geçirilecektir.”,
“703. Çevreci ulaşım modları geliştirilecek ve kent içi ulaşımda motorsuz ulaşım türleri özendirilecektir.”, “703.1. Yaya trafiğinin kesintisiz hale getirilmesi için yaya yolları ve kaldırımlar ile ilgili standartlar oluşturulacaktır.” “703.2. Kent merkezlerinde tarihi ve kültürel cazibe noktaları ile alışveriş bölgelerinde motorlu taşıtlardan arındırılmış yaya bölgeleri oluşturulacaktır.”
“703.3. Bisiklet kullanımını teşvik etmek amacıyla yasal ve finansal destek mekanizmaları hayata geçirilecektir.” “703.4. Bisiklet yolu master planı ve uygulama planı hazırlanacak, bu kapsamda yeni bisiklet yolları yapılacaktır.” “703.5. Bisiklet paylaşım sistemleri kurulacaktır.” “704. Mevcut altyapının daha verimli kullanılabilmesi, trafik güvenliğinin artırılması, ulaşım talebinin doğru bir şekilde yönetilebilmesi ve daha etkin bir planlama yapılabilmesini teminen ulusal ölçekte bir AUS Strateji Belgesi hazırlanacak, AUS mimarisi geliştirilecek ve AUS uygulamaları yaygınlaştırılacaktır.”, “704.1. Ulusal AUS Strateji Belgesi ve 2019-2022 Eylem Planı çalışmaları tamamlanıp uygulamaya konulacaktır.”, “704.2. AUS mimarisinin geliştirilmesine yönelik proje tamamlanacaktır.”, “704.3. Özellikle büyükşehirlerde, kent içi ulaşım ağında dinamik yolcu, sürücü ve yaya bilgilendirme sistemleri kurulacaktır.”
“2.1.6. Maliye Politikası” başlığı altında;
“257. Öncelikli sektör ve gelişme alanlarında öngörülen hedeflere ulaşmak için başta eğitim, lojistik altyapısı, sanayi bölgeleri altyapısı ve sulamaya ilişkin kamu yatırım harcamaları olmak üzere, özel sektörün yatırım, Ar-Ge, yenilik, üretim ve ihracatını desteklemek üzere sağlanan teşvik ve desteklerin gerektirdiği harcamaların plan döneminde bütçelenmesi öngörülmektedir. Söz konusu harcamaların finansmanı ise, bütçe gelir ve giderlerine ilişkin yapılacak rasyonelleştirme sonucu oluşturulacak mali alandan karşılanacaktır. Plan döneminde bütçe harcamalarının içinde ekonominin uzun dönem üretkenlik ve verimliliğini artıracak harcama kalemlerinin payı artırılmaktadır.”
“2.2.2. Öncelikli Gelişme Alanları” başlığı altında;
“411.2. Tarımsal ürünlerde soğuk zincirin tesisine yönelik lojistik altyapı iyileştirilecektir.”
“2.4.6. Kırsal Kalkınma” başlığı altında;
“708.1. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında aile işletmeleri ile küçük ve orta ölçekli üreticilerin üretim ve finansal yapısını güçlendirmek ve ölçek ekonomilerinden faydalanılmasını sağlamak üzere örgütlenmeleri teşvik edilecek; üretim ve lojistik altyapıları ile markalaşma ve pazarlama faaliyetlerinin iyileştirilmesi sağlanacaktır.”
Tablo: On Birinci Kalkınma Planı Lojistik ve Ulaştırma Sektörü Hedefleri
Lojistik ve Ulaştırma Sektörü Hedefleri |
2018 |
2023 |
Hızlı Tren Hat Uzunluğu (km, Kümülatif) |
1.213 |
5.595 |
Demiryolu Yolcu Taşımacılığının Toplam İçerisindeki Payı (Karasal, %) |
1,3 |
3,8 |
Çift Hatlı Demiryolu Uzunluğunun Toplam Anahat İçerisindeki Payı (%) |
12,4 |
26,3 |
Kabotaj Hattında Elleçlenen Yükün Toplam Elleçlemeler İçerisindeki Payı (%) |
12,9 |
18 |
Havalimanı Toplam Yolcu Sayısı (Direkt Transit Dâhil) (Milyon) |
211 |
266 |
Bölünmüş Yol Uzunluğu (Otoyol Dâhil) (km, Kümülatif) |
26.642 |
29.514 |
Otoyol Uzunluğu (km, Kümülatif) |
2.842 |
3.779 |
BSK Kaplamalı Yol Ağı (km, Kümülatif) |
25.215 |
31.478 |
İyileştirilen Kaza Kara Noktası |
70 |
75 |
Trafik Kazaları Sonucu Hayatını Kaybeden Kişi Sayısı |
6.675 |
4.900 |
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası Sağlık Ölçütleri ve Değerlendirme Enstitüsü (SÖDE/IHME)’nün en son tahminlerine göre trafik kazalarında her yıl 1,35 milyon kişi hayatını kaybetmekte, 78 milyon kişi de uzun süreli sakatlıklara maruz kalacak şekilde yaralanmaktadır.33
Bu çerçevede, trafik kazaları sonucu yaşamsal ve maddi kayıpların küresel çaptaki yıllık maliyeti oldukça büyüktür; bunun 518 milyar ABD doları olduğu tahmin edilmektedir ve bu da ülkelerin yıllık gayri safi yurt içi hâsıla (GSYİH)’larının %1-2’sine tekabül etmektedir.
Trafik kazalarının maliyetine ilişkin tahminlerin yapılmasının faydaları şunlardır;
1.Söz konusu tahminler politika ve yatırım önceliklerini belirlemek için kullanılabilmektedir. Maliyet tahminleri, trafik kazaları sonucu ortaya çıkan maliyetlerin, trafik sıkışıklığı ve çevre kirliliği gibi diğer yasal sorunlarla karşılaştırılmasını mümkün kılmaktadır.
2.Karayolu güvenliğini artırmak için önerilen yatırımların fayda-maliyet analizini yapmak için trafik kazalarının maliyetine ilişkin tahminlere ihtiyaç duyulmaktadır. Fayda-maliyet analizleri, yol güvenliği yatırımlarının ekonomik olarak uygun olup olmadığının değerlendirilmesi ve yol güvenliği yatırımlarının maliyet-etkinlik (fayda-maliyet oranı) açısından önceliklendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Trafik kazalarının doğrudan ve dolaylı masrafları ile ilgili yapılan çalışmalarda birçok girdi dikkate alınarak yapılan hesaplamalara ilişkin şekil aşağıda sunulmuştur:
Trafik kazaları sonucu ortaya çıkan görünür ve görünmez maliyetlerin yanı sıra birey ve toplum üzerinde psikojik ve sosyal negatif etkiler de ortaya çıkmaktadır.
Maliyetler açısından ele alındığında;
a. Direkt (Doğrudan) Maliyetler:
•İlk müdahale, ambulans ve tedavi masrafları,
•Geçici veya sürekli iş göremezlik ve ölüm ödemeleri,
•Kazazedeye veya yakınlarına ödenen maddi ve manevi tazminatlar,
•Sigortaya ödenen tazminatlar,
•Kazada zarar gören yol yapısı elemanlarının yenilenmesi masrafları, gibi harcamalar sayılabilir.
b. Endirekt (Dolaylı) Maliyetler:
•Karayolunun bir bölümünün ya da tamamının geçici veya sürekli olarak işletme dışı kalması,
•Sürücünün trafikte bulunma amacının yerine gelmemesi nedeniyle oluşan kayıplar,
•Adli masraflar (Mahkeme masrafları),
•Kazanın getirdiği fazla mesainin tüm taraflara maliyeti (polis, ambulans, itfaiye, temizlik, AFAD, KGM vb),
•Trafik kazası esnasında, karayolunun bu bölümünde trafiğin durması nedeniyle zaman ve maliyet kaybı,
•Araç(ların) hasar görmesinden kaynaklanan tamir ve bakım masrafları veya yeni araç alımının getirdiği maliyet,
•Taşınmakta olan yolcu veya yükün zarara uğramasının doğrudan ve dolaylı masrafları,
•Toplumda meydana gelen moral bozukluğunun oluşturduğu negatif sonuçlar ile kazalar sonucu ortaya çıkan sosyal tedirginliğin kaosa zemin hazırlaması,
•Trafik kazasında zarar gören insanların toplumun ve ekonominin farklı sektörlerindeki katkılarından kaynaklanan mahrumiyetler,
•Trafik kazası sonucu bürokratik işlemlerle ilgili harcanan zaman ve maddi kayıp,
•Trafik kazaları sonucu artan sigorta rizikosunun toplumsal ekonomi üzerine ilave ekonomik yük getirmesi,
dolayısıyla ortaya çıkan ve daha bir çok alternatifi bulunan masraflar sayılabilmektedir.
Trafik kazalarının, Dünya genelindeki ölüm sebepleri arasında 8. sırada olduğu, 15-29 yaşları arasındaki genç nüfus ölüm nedenlerinde ise 1. sırada olduğu gerçeğinden hareketle, birey ve toplum üzerinde çok ciddi etkilerinin olduğu muhakkaktır.
Bu bağlamda trafik kazalarının birey ve topluma etkileri incelendiğinde; yaralanmalara, ölümlere, ülke ekonomisini ve refahını önemli derecede etkileyen sosyo-ekonomik kayıplara, kaza mağdurları ve onların yakınlarının yaşamlarında psikolojik ve fizyolojik olmak üzere pek çok rahatsızlıklara neden olduğu anlaşılmaktadır.
Trafik kazalarının bireye verdiği zararlar arasında; bireyin maruz kaldığı organ hasarları (kafa travmaları sonucunda kırıklar ve travmatik beyin hasarı-tbh, boyun zedelenmeleri-whiplash, omurga ve göğüs kafesi hasarlanmaları), bireyin maruz kaldığı psikolojik hasarlar (Travma Sonrası Stres Bozukluğu –TSSB) ve bireyin sosyo-ekonomik kayıpları başta gelmektedir.
Trafik kazalarının topluma etkileri arasında ise;36 yaralananlar için yapılan sosyal güvenlik harcamaları, acil bakım ve travma tedavisinin yanı sıra sürece yayılan rehabilitasyon ve psikolojik destek süreci, tedavi süresince kullanılan ve bir çoğu yurtdışından ithal edilen ilaç, protez, ameliyat malzemelerinin ciddi meblağlara ulaşması, doktor ve diğer sağlık personeli başına düşen hasta sayısındaki artışın verimliliği etkilemesi ile trafik kazalarının sağlık alanında ekstra maliyet yaratması gibi etkiler bulunmaktadır.
Trafik kazaları neticesinde; yetişmiş insan gücü kaybı, kaza sonrası meydana gelen maddi hasarlar, karayollarının zamanından önce yıpranması, trafik işaret, levha ve oto korkuluklarının zarar görmesi nedeniyle ortaya çıkan bakım ve onarım masrafları da ekonomiye ilave yük getirmektedir.
Açılan çok sayıda dava ile yargı sistemindeki iş yükünün artması, engelli nüfusunda artış meydana gelmesi, hayat kalitesinin düşmesi, üretim ve refah kayıpları, uzun vadede kalkınma üzerine oluşturduğu olumsuz etkiler ile ülke imajının zedelenmesi ise trafik kazalarının neden olduğu diğer toplumsal sonuçlardır.
Şekil: Trafik Kazalarının Ülkemize Maliyeti
Yapılan çalışmalarda, her bir trafik kazası ölümünün “İndirimli Ömür Boyu Ekonomik Maliyet Hesabı”, “Ortalama Kapsamlı Maliyeti Hesabı” ve “İstatistiksel Yaşam Değeri”37 yöntemleri çerçevesinde, trafik kazasında yaşamını yitiren bir birey dolayısıyla ortaya çıkan doğrudan ve dolaylı maliyetler hesaplanmaktadır. Literatür çalışmasında, ülkeden ülkeye ve anlayıştan anlayışa çeşitli hesaplama farkları olmakla birlikte, bazı ortak kıstasların bulunduğu da görülmektedir.
“Karayolu Güvenliği - Trafikte %100 Yaşam” projesinin 2. Bileşeninin 2.1 nolu Faaliyeti (Geliştirilmiş Denetim ve Stratejilerin Daha İyi Uygulanması için Yol Güvenliği Hizmetlerini Daha Cazip Kılmaya Yönelik Öneriler) kapsamında hazırlanan rapora göre;38
Yapılan kapsamlı hesaplamalar sonucunda, kazaların sadece maddi boyutunun 2016 yılında 40 milyar TL, 2017 yılında 44.5 milyar TL ve 2018 yılında 53.2 milyar TL olduğu görülmektedir.
Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarının doğrudan ve dolaylı maliyetleri dahil edildiğinde; 2016 yılında 49.6 milyar TL, 2017 yılında 55.8 milyar TL ve 2018 yılında 66.4 milyar TL olduğu hesaplanmıştır. Sadece bu 3 yıldaki maliyet, trafik kazalarının ülke ekonomisinde yol açtığı yükü gözler önüne sermektedir.
Tablo-1: Yol Güvenliği Yönetiminde Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü Yönler |
Zayıf Yönler |
Mevcut hükümetin kararlılığı, |
İnsan odaklı karayolu trafik güvenliği yaklaşımı eksikliği, |
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bilgi birikimi, teknik altyapısı ve tecrübesi, |
Yol güvenliği yönetimi ve koordinasyonu ile ilgili kurum ve kuruluşların sayısı ve çeşitliliği, |
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tecrübeleri, |
Kurum ve kuruluşların trafik güvenliği konusunda ayrı ayrı çalışmalar yapması, ancak yapılan çalışmalarda birimler arası koordinasyonun yeterli olmaması ile kazaları ve ölümleri azaltmada yeterince etkili olunamaması, |
Jandarma Genel Komutanlığı’nın tecrübeleri, |
Trafik güvenliğinden sorumlu kurumların yükümlülüklerine dayalı olarak dinamik, etkili ve yaptırımı olan Bakanlıklar arası koordinasyon eksikliği, |
Karayolu Trafik Güvenliği hususunda ciddiyet ile çalışan, proje üreten ve savunuculuk yapan sivil toplum kuruluşlarının varlığı, |
Trafik güvenliği konusundaki sorunlara odaklı ve tutarlı uzun ve kısa vadeli planlar hazırlanması, güncellenmesi, izlenmesi, sonuç ve etkilerinin değerlendirilmesi konusunda yaşanılan sorunlar, |
Karayolu güvenliği konusunda kuralların belirlenmesi, trafik güvenliğinin teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması ile alınan tedbirlerin bütünlüğü, etkinliği ve uygulanmasında yaşanılan problemler, |
|
Merkezi ve yerel yönetimler arasında karayolu güvenliği alanındaki işbirliği ve koordinasyon eksikliği ile yol boyu yapılaşmasının kontrol edilememesi, |
|
Mevzuat ve standartların belirlenmesi, mevcutların geliştirilmesi ve güncellenmesi, birbirleriyle uyumu ve bütünlüğü, yeni ihtiyaçlara yönelik standart ve kuralların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında yaşanılan problemler, |
|
Dünyada trafik güvenliği alanındaki yeni teknoloji ve uygulamaların araştırılması, bilgi transferi ve en iyi uygulama örneklerinin ülke genelinde uygulanmasında yaşanılan problemler, |
|
Kamu, özel kurumlar, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri vb. tüm paydaş kuruluşlar arasında bilgi paylaşımı, işbirliği ve koordinasyon problemi, |
|
Mali kaynakların tespiti ve tahsisi konusunda yaşanılan problemler, |
|
Trafik güvenliği konusunda AR-GE faaliyetlerinde yaşanılan problemler, |
Tablo-2: Yol Güvenliği Yönetiminde Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar |
Tehditler |
Güçlü ve merkezi devlet yapısı, |
Bürokratik süreçlerin uzunluğu, |
Karayolu Trafik Güvenliği’ne verilmeye başlanan önem, |
Karayolu Trafik Güvenliği hususunda çalışmakta olan farklı kurum ve kuruluşların görev ve yetkinliklerini devam ettirme refleksi, |
AB ile uyum süreci, |
|
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen “Yol Güvenliğinde Yeni Dönem Trafikte %100 Yaşam” Projesi, |
Tablo-3: Daha Güvenli Yollar ve Hareketlilik Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü Yönler |
Zayıf Yönler |
Elektronik Denetleme Sistemlerinin (EDS) trafik denetimlerinde kullanılması, |
İnsan odaklı karayolu trafik güvenliği yaklaşımı eksikliği, |
Karayolları Genel Müdürlüğünün bilgi birikimi, teknik altyapısı ve tecrübesi, |
Karayolunun yük ve yolcu taşımacılığındaki yüksek payı, |
Karayolu alt yapısında faaliyet gösteren güçlü bir müteahhitlik sektörü, |
|
Güçlü STK’ların varlığı, |
Kentiçi yol güvenliğinden sorumlu ulusal bir otorite olmaması, |
Akıllı denetim sistemleri, |
Büyükşehir Belediyelerinin kendi sorumluluk alanında kalan ulaşım sistemleri ve yol ağları için yol güvenliği çalışmaları yapmamaları, |
Akıllı denetim sistemlerinde tecrübeli özel sektörün varlığı, |
Büyükşehir Belediyeleri’nin trafik ve yol güvenliği bölümlerinde ilgili yetişmiş uzman ve personelin bulunmaması, |
Kentlerde ana toplu taşıma sistemlerine (BRT, LRT ve Metro) yapılan yatırımlar, |
Karayolu Altyapısı Güvenlik Yönetimi, 2008/96/EC direktifi’nin KGM ve Büyükşehir Belediyeleri sorumluluk alanları içinde kalan yol |
Geniş karayolu ağlarının varlığı ve son on yıllık süreçte geometrik standartlarının iyileştirilmiş olması, |
Kentler için güvenli toplu taşıma eylem planlarının yapılmaması, |
Tarifeli şehirlerarası yolcu taşımacılığı konusundaki birikmiş tecrübe ve altyapı (otobüs filosu, terminaller vb.), |
Değişken imar planı ve güncellenemeyen ulaşım ana planı, |
Yapılan bölünmüş yollar, |
Kentiçi ulaşım taleplerinin güvenli ve sürdürülebilir ulaşım sistemleri ile karşılanamaması, |
Yatırımlarda kamu finansman desteği, |
Kentlerdeki güvenli yaya altyapısının eksikliği, |
Teknik bilgi birikimi, teknolojik gelişmelerin izlenmesi ve uygulanmasına yatkınlık, |
Kentlerde işletilmekte olan lastik tekerlekli toplu taşıma sistemlerindeki yol güvenliği eksikliği, |
12.04.2012 tarihinde TS ISO 23600 (Görme ve işitme özürlüler için yardımcı mamuller -Yaya trafik ışıkları –Sesli ikazlar ve hissedilebilir yüzeyler) standardının kabul edilmesi, |
Kentlerde işletilmekte olan ara toplu taşıma sistemlerindeki (dolmuş, minibüs, taksi-dolmuş) yol güvenliği eksikliği, |
Toplu taşıma işletmesindeki tecrübe, |
Kentlerde işletilmekte olan ana toplu taşıma sistemlerindeki yol güvenliği eksikliği, |
İTÜ, ODTÜ, YTÜ, KTÜ gibi köklü teknik üniversitelerin varlığı, |
Trafik güvenliği ve karayolu işletmeciliğinde bilimsel literatür eksikliği, |
Üniversite bünyelerindeki teknokentler, |
Ar-Ge yatırımlarındaki yetersizlikler, |
Tablo-4: Daha Güvenli Yollar ve Hareketlilik Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar |
Tehditler |
Güvenli sistem yaklaşımı, |
Motorlu taşıt satın alma talebi, |
Karayolları Genel Müdürlüğünce Akıllı Ulaşım Sistemlerinin kurulmasına yönelik çalışmalara başlanılması, |
Motorlu taşıt kullanma alışkanlıkları, |
Akaryakıt fiyatlarındaki artış, |
Karayolu ağırlıklı ulaşım talebi, |
Motorlu taşıtlardaki veri ve toplam satış fiyatlarındaki artış, |
Hızlı ve plansız kentleşme, |
AB uyum süreci, |
Ulaştırma alanında hammadde, enerji ve teknoloji açısından dışa bağımlılığın devam etmesi, |
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen ‘Yol Güvenliğinde Yeni Dönem Trafikte %100 Yaşam’ Projesi, |
Hız sınırlarından bağımsız operasyonel hızlar, |
Sürücüsüz taşıt teknoloji, |
Kentsel tasarım ile yol güvenliği ilişkisinin anlaşılamaması, |
Ulaşımın her alanı için mobil uygulamaların (IBB Trafik, Moovit, Uber, vb) her geçen gün geliştirilmesi ve yaygınlaşması, |
|
ISO 39001 Sistemi, |
|
Yol Trafik Güvenliği Yönetim Bölünmüş yollar ve otoyol yatırımlarının hükümet programlarında öncelikle yer alması, |
|
Uluslararası ve ulusal düzeyde trafik güvenliği hizmetlerinde beklentilerin yüksek olması, |
|
Gelişen ekonomik ve sosyal koşullara bağlı olarak yapım, bakım ve onarım hizmetlerinde artan kamuoyu talebi, |
|
Ulaştırma Ana Planı çalışmaları, |
|
Hükümetimizin Ar-Ge ve yenilikçi ürünleri desteklemesi, |
|
Akıllı denetim sistemlerinin yaygın kullanılmaması, |
|
Trafik sakinleştirme uygulamalarının yaygın olarak kullanılmaması, |
|
Trafik sakinleştirme uygulamaları ile ilgili ulusal bir kılavuz eksikliği, |
|
Ülkemiz yol ağlarının sınıflarına ve bu yol ağlarının üzerinde hareketlilik gösteren yol kullanıcılarının hacim ve çeşitliliğine göre güvenlik derecelendirilmesi, |
|
Kent içi bisiklet yollarının yetersizliği ve güvensiz altyapı tasarımları, |
|
Kent içi ulaşım sistemleri arasındaki yetersiz erişilebilirlik düzeyi, |
|
Kentler için güvenli yaya eylem planlarının yapılmaması, |
|
Hata affeden yol tasarımı eksikliği, |
|
Kendini ifade eden yol tasarımı eksikliği, |
|
Nitelikli personel sayısındaki yetersizlik, |
|
Kentler için güvenli bisiklet eylem planlarının yapılmaması, |
Akıllı geçit teknolojileri, |
|
Akıllı trafik işaretleri, |
|
Kara kutu ve takip sistemleri, |
|
Akıllı trafik sakinleştirme uygulamaları, |
|
Akıllı yol aydınlatma sistemleri, |
|
Bütün yol kullanıcıları için çevrimiçi akıllı hava ve yol durumu bilgilendime sistemi, |
|
Beton bariyerlerin ülkemizde üretilmesiyle maliyetinin ucuzlaması, |
|
Teknik personel ve uzmanlara sahip STK’lar, |
|
Taşıt paylaşım sistemleri, |
|
Taşıt kiralama ve filo kiralama sistemleri, |
|
Yolculuk paylaşım sistemleri, |
Tablo-5: Daha Güvenli Yol Kullanıcıları Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü Yönler |
Zayıf Yönler |
Vatandaşımıza trafik güvenliği konusunda verilen seminerler, |
İnsan odaklı karayolu trafik güvenliği yaklaşımı eksikliği, |
EGM Denetimleri (hız, alkol, emniyet kemeri, uyuşturucu, trafik işaret ve ışık, cep telefonu denetimi), |
Hızlı taşıt kullanma isteği, hız sınırlarına uymama, |
Trafik polisleri haricindeki polislere trafik suçu tespit yetkisi verilmesi, |
Motorlu taşıt kullanan sürücüden, kaldırımda yürüyen yayaya kadar bütün yol kullanıcılarında bağımlılık haline gelmiş seyir halinde cep telefonu kullanımı, |
Güçlü STK’ların varlığı, |
Halkın ilk ve acil yardım bilgi eksikliği, |
Temel ve ortaöğretim kurumlarında trafik bilincinin kazandırılmasındaki yetersizlik, |
|
Motorlu Taşıt Sürücü Kurslarında, Trafik ve Çevre ile Trafik Adabı derslerinin verilmesi, |
Bir yol kullanıcı türü olan “yaya” eğitimi eksikliği, |
İlkyardım eğitimi verilmesi, |
Yaya hareketlerine ilişkin denetimin olmayışı, |
Trafik polislerine verilen eğitimler, |
Yetersiz sürücü eğitim alanları, |
Jandarma Genel Komutanlığı personel ve ailesine trafik güvenliği konusunda yapılan bilgilendirmeler, |
Yetersiz çocuk trafik eğitim parkları, |
Karayollarında tarım taşıtlarının güvenli kullanımı konusunda düzenlenen etkinlikler, |
Okul bölgesi yol güvenliği ile ilgili yeterli literatür ve örnek vaka çalışmasının olmaması, |
Trafikte engellilere yönelik tutum ve davranışlar ile ilgili okul öncesinden başlayarak, ilköğretim, ortaöğretim ve sürücü kurslarında, öğrencilere ve sürücü eğitmenlerine eğitim verilmesi ile ilgili sunulan öneriler, |
Okul-Ev, Ev-Okul yolculuklarının güvenliği için yeterli literatür ve örnek vaka çalışmasının olmaması, |
Sürücü kurs sürelerinin yetersiz olması, |
|
Kamu, STK, özel sektör, medya işbirliğinin yeterli olmaması, |
|
Sürdürülebilir eğitim yaklaşımı eksikliği, |
|
Eğitici eğitmenlerinin yeterli olmaması, |
|
Toplu taşıma sürücülerine verilen eğitimlerin yeterli olmaması, |
|
Toplu taşıma sürücülerine verilen eğitimlerin süreklilik arz etmemesi, |
|
Ara toplu taşıma sürücülerinin yetersiz eğitimi, |
Tablo-7: Daha Güvenli Taşıtlar Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü Yönler |
Zayıf Yönler |
99 adet Karayolları Denetim İstasyonu, |
1968 Viyana Karayolu Trafiği Konvansiyonu’nun uygulanmaması, |
Ağır taşıt denetimleri, |
Toplu taşıma araçlarının erişilebilirlik standartlarına uygun olmaması, |
Taşıt muayeneleri, |
Yetersiz piyasa gözetimi ve denetimi, |
TSE standartları, |
Yetersiz kask kullanımı, |
TÜBİTAK, |
Periyodik taşıt muayenelerinin etkin bir şekilde yapılmaması, |
Kış lastiği uygulamasının bütün motorlu taşıtları kapsamaması, |
Tablo-6: Daha Güvenli Yol Kullanıcıları Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar |
Tehditler |
Güçlü STK’ların varlığı, |
Fahri trafik müfettişi sayısının azalması |
Diyanet İşleri’nin bilgilendirme kabiliyeti, |
|
Halk Eğitim Merkezleri eğitim ve bilgilendirme kabiliyeti, |
|
Çevrimiçi eğitim olanakları, |
|
Akıllı kask teknolojileri, |
|
2017-2018 eğitim öğretim yılı itibarıyla, “Trafik Güvenliği” dersinin 4. sınıflara haftada 1 saat olarak okutulması, |
|
Sağlık Bilgisi ve Trafik Kültürü dersinin; 9. sınıflarda zorunlu ortak ders olarak 2017-2018 eğitim ve öğretim yılından itibaren okutulmaya başlanması, |
|
Avrupa Birliği Müktesebatı ile belirlenen standartlara ulaşılmasına yönelik çalışmalar yapılması, |
|
Sürücü kurslarında Trafik Adabı dersi konulması, |
|
Zorunlu asker hizmetinde bulunanlara Jandarma Genel Komutanlığı tarafından verilen trafik güvenliği eğitimi, |
|
Eğitmenlerin nicelik olarak yeterli olmaması, |
|
Trafik polisi olay yeri analiz ekiplerinin oluşturulmaması, |
|
Bölgesel ve sektörel bilgilendirme, |
|
Yetersiz idari para cezaları, |
|
Yetersiz ceza puanlama sistemi, |
Tablo-8: Daha Güvenli Taşıtlar Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar |
Tehditler |
TSE’nin çalışmaları, |
Kurumlar arası koordinasyon ve işbirliğindeki yetersizlik, |
25.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren TS 13622 engelliler ve hareket kısıtlığı bulunan kişiler için toplu taşıma sistemlerinde erişilebilirlik standardı, |
|
AB uyum süreci, |
|
1968 Viyana Karayolu Trafiği Konvansiyonu’nun imzalanması |
|
Denetim personelinin sayısının, bilgi ve donanımının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması ve otomotiv ürün grubunda uzmanlaşmış 100 kişilik denetim personeli oluşturulması |
Tablo-10: Kaza Sonrası Tepki Yönetimi Fırsatlar ve Tehditler
Fırsatlar |
Tehditler |
Kırsal alanda Jandarma Genel Komutanlığı’na ait helikopter iniş-kalkış alanları, |
|
Tek çağrı uygulaması çalışması, |
|
Tüm Otobüsçüler Federasyonu’nun dinlenme alanları için ambulans parkı çalışması, |
|
AB ile uyum süreci, |
|
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen ‘Yol Güvenliğinde Yeni Dönem Trafikte %100 Yaşam’ Projesi, |
|
Güçlü STK’ların varlığı, |
|
Geniş Karayolu ağlarının varlığı ve son on yıllık süreçte karayollarının geometrik standartlarının yükseltilmiş olması, |
|
Siyasi otoritenin sağlık yatırımlarına olan desteği, |
|
Güçlü Yönler |
Zayıf Yönler |
İyi eğitimli ve deneyimli sağlık personeli, |
İnsan odaklı karayolu trafik güvenliği yaklaşımı eksikliği, |
AB ile uyum süreci, |
Yetersiz sağlık personeli, |
Yetersiz travma ünitesi personeli, |
|
Yetersiz yardımcı personel, |
|
Kırsal alanda yetersiz ambulans helikopter iniş- kalkış alanı ( 7 adet ), |
|
Kara ambulanslarının trafik kaza mahalline ulaşım güçlüğü, |
|
Acil sağlık çağrılarında kent merkezlerinde ve kırsalda vakaya ulaşım güçlüğü, |
|
Yetersiz deniz ambulansı (4 adet), |
|
Yetersiz ambulans uçak, |
|
Farklı koşullar için tasarlanmış ambulans taşıtlarının eksikliği (hava yastıklı tekne ambulans gibi), |
|
Travma merkezi eksikliği, |
Tablo-9: Kaza Sonrası Tepki Yönetimi Güçlü ve Zayıf Yönler
4. TRAFİK GÜVENLİĞİNDE ALINAN MESAFE
İnsan hayatının merkezinde yer alan trafik, bir yaşam belirtisi olduğu kadar günümüz dünyasında ne yazık ki insan hayatını da tehdit eden küresel bir sorundur.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir halk sağlığı sorunu olarak tarif edilen trafik kazaları, dünyada her yıl ortalama 1 milyon 350 bin kişinin hayatını kaybetmesine, yaklaşık 78 milyon insanın da yaralanmasına sebep olmaktadır. Küresel ölçekte ölüm sebepleri arasında 8. sırada, 5-29 yaş aralığındaki ölüm sebepleri arasında ise 1. sırada olmaya devam etmekte olup, yükselen teknoloji, bu güvenlik riskini azaltmamakta; bilakis, araçların hızlarının artması ve cep telefonu gibi bazı yeniliklerin dikkat dağıtıcı etkisi, bu tehdidi kamçılamaktadır.
Ülkemizin trafik kazaları noktasında ne yazık ki uzun yıllar kötü bir karneye sahip olduğu, büyük acılar yaşadığımız ve terörden fazla can kaybına uğradığımız, elbette izaha muhtaç değildir. 2019 yılındaki trafik kazalarının ülkemize sadece ekonomik maliyeti 64,2 milyar TL olarak hesaplanmaktadır.
Geçmişten bu güne kadar trafik kazalarının azaltılması yönünde farklı çalışmalar yapılmış, pek çok tedbir uygulanmış, bunların da değişik ölçeklerde olumlu sonuçları olmuştur. Ancak tüm bunlardan farklı olarak diğer pek çok güvenlik başlığında olduğu gibi trafik meselesine bakışımız da ülkemizin bir anlamda güvenlik miladı olan 15 Temmuz 2016’dan sonra stratejik bir boyut kazanmıştır.
Trafik güvenliğinde stratejik yaklaşım
Trafik meselesiyle ilgili olarak 2011 yılında bizzat Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın öncülüğü ve yönlendirmesiyle hazırlanan ve öncelikli hedef olarak trafik kazalarındaki can kayıplarını %50 oranında azaltmayı hedefleyen Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı esas itibarıyla ülkemizde bu meselenin çözümüne dönük yeni bir yaklaşımın da ilk adımı olmuştur.
2017 yılında yayınlanan Trafik Güvenliği Uygulama Politika Belgesi ise; bu plan dahilinde atılacak yeni somut adımların, yeni tedbir ve stratejilerin tarif edildiği güncel bir yol haritası olmuştur. Bu belgede kısa, orta ve uzun vadede alınması gereken tedbirler planlanmış, hem bugünün kazalarını azaltmak hem de yarının sürücü ve yaya davranışlarını doğru şekilde oluşturmanın adımları belirlenmiştir.
Bu bağlamda denetim, toplumsal farkındalık, kapasite artırımı ve eğitim olarak özetleyebileceğimiz dört sacayağı üzerine geliştirilen bir strateji belirlenmiştir.
Grafik: Uygulanan Tutanak Sayısı Ve Ceza Miktarı (2013-2019)
Grafik: Denetim Can Kaybı İlişkisi (100 Endeksi) (2011-2019)
Toplumsal farkındalığın artırılması
Yeni dönem trafik stratejisinin bir diğer ayağı ise toplumsal farkındalık olmuştur. “Kamu yönetiminde hiçbir kalıcı başarının, toplumun desteği ve katkısı olmadan elde edilmesi mümkün değildir.” Bu noktadan hareketle trafik güvenliği meselesinde mevcut sürücü ve yaya davranışlarını değiştirmek için farkındalık oluşturan kampanyalar üretilmiştir.
Özellikle Ramazan ve Kurban Bayramları, bu kampanyalar için etkili bir zemin olarak düşünülmüş ve uygulamada olumlu yönde rakamlara yansıyan faydaları görülmüştür. “Kırmızı Düdük”, “Kemerin Ses Getirsin”, “Bu Yolda Hep Birlikteyiz” gibi pek çok kampanya gerçekleştirilmiş ve özellikle çocukların bu kampanyalara katılması, aynı zamanda sürükleyici olmaları hedeflenmiştir.
Bu anlayış bayram günleri dışına da taşırılarak video, afiş tasarım yarışmaları gibi etkinliklerle ve diğer kampanyalarla tüm yıla yayılmıştır. Böylece bir anlamda trafik konusunda mental bir saha baskısı oluşturma gayreti içinde olunmuştur.
Eğitimin güçlendirilerek gelecekteki kazaların önlenmesi
Bugünün kazalarını önlemek için bugünün sürücü ve yayalarının trafik davranışlarını değiştirmenin yanısıra, geleceğin kazalarını bugünden önleyebilmek için gelecekteki sürücü ve yayalara bugünden doğru davranışların kazandırılması gerekli görülmüştür. Bu amaçla yeni dönem stratejisinin bir ayağı da eğitim olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda hem süregelen eğitim programları geliştirilmiş, hem de yeni eğitim projeleri devreye sokulmuştur. Sözgelimi, son 5 yılda kusurlu olarak en çok kaza yapan 3.050 sürücüye yeniden eğitim verilmiştir. Ayrıca çocuk trafik eğitim parkları yenilenmiş ve sayıları artırılmıştır.
Halihazırda Türkiye’de 47 ilde toplam 98 adet Çocuk Trafik Eğitim Parkı bulunmaktadır. Yapımı devam edenlerle birlikte 2020 yılı sonunda 81 ilde modern hale getirilmiş parklarda eğitim verilecektir.
Trafik Dedektifleri Çocuk Eğitim Projesi kapsamında 7 milyon çocuğa; uyuşturucu suçlularından ele geçirilerek modernize edilen 2 adet Mobil Trafik Eğitim Tırı ile 52 ilde 524 okulda 36 bin 565 öğrenciye; umuma açık alanlarda 670 bin vatandaşa ve projeli yürütülen diğer eğitimlerle birlikte toplam 13,5 milyon kişiye trafik eğitimi verilmiştir.
Güçlü devlet, güvenli karayolu
Bütün bu stratejileri, çalışmaları ve yenilikleri uygulamak, elbette ki ciddi bir beşeri ve teknik kapasite gerektirmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın doğrudan destekleri ve talimatlarıyla, hatta zaman zaman kampanyalara bizzat katılımlarıyla, trafik güvenliğini sağlama noktasında gerekli olan tüm desteği hızlı ve etkin şekilde sağlama fırsatı bulunmuştur.
2018-2019 yıllarında 5.800 emniyet personelinin polis okullarından mezun olduktan sonra trafik birimlerine doğrudan ataması yapılmıştır. Yapılan araç alımlarıyla önceden şehirlerarası yollarda her 20 kilometreye 1 trafik ekibi düşerken, bu mesafe 16 kilometreye inmiştir. Nüfus bakımından hesaplandığında, önceden 19 bin kişiye bir trafik ekibi düşerken bu sayı da 16 bin’e gerilemiştir. Yine trafik birimlerine 580 yeni motosiklet alınmış, böylece ekiplerin müdahale kapasitesi önemli ölçüde artırılmıştır.
Yaya öncelikli trafik
Devrim niteliğindeki önemli olan bir diğer adım ise “Yaya Öncelikli Trafik Anlayışı”na geçiştir. 2018 Ekim ayında, Karayolları Trafik Kanunu’nun 74. maddesinde yapılan değişiklikle adım atılan bu yeni yaklaşım “Öncelik Hayatın, Öncelik Yayanın” sloganıyla bir kampanya halinde duyurulmuştur. Uygulamanın başladığı ilk bir yıllık periyotta yaya ölümlerinde %22’lik bir azalış sağlanmış ve ilk yıl için yaya ölümlerinin 495’ten 385’e indirilmesi başarılmıştır.
Sonuçlar;
Bilindiği üzere, “2011-2020 Karayolları Trafik Güvenliği Stratejik Planı” artık tamamlanmak üzeredir ve hedeflerine bir yıl önceden ulaşmış durumdadır. Uluslararası bir standart olan 100 Bin Kişi Başına Trafik Kazalarındaki Can Kaybı’nda dünya ortalaması 18, Avrupa Birliği ortalaması 5, ABD 11.4, Fransa 4.85, Almanya 3.96’dır.
Ülkemizde bu rakam, 2015’te 9.6 iken 2019 sonu itibarıyla 6.6’ya gerilemiştir.
Grafik: Trafik Kaza Verileri (2018-2019)
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; dünyada 2000-2016 yılları arasında bu rakam 18.8’den 18.2’ye gerilemişken, Türkiye’de ise son 4 yılda 9.6’dan 6.6’ya gerilemiş olmasının, dünya ortalamasının üstünde bir gelişme anlamını taşıdığı açıktır. Net rakam üzerinden ifade edilirse, 2015 yılında trafik kazalarında toplam can kaybı sayısı 7.530 iken 2018’de 6.675’e geriletilen bu sayı, 2019 sonu itibarıyla 5.473 olarak gerçekleşmiştir.
Özellikle 2018-2019 arasında ölümlü kaza sayısındaki %22.4’lük, olay yeri can kaybındaki %25.1’lik azalış, dünyada örneği görülemeyecek ölçüde hızlı bir düşüştür.
Şekil: 100 Bin Araç Başına Trafikteki Kaza Yeri Can Kayıpları (2011-2020)
Trafikte yeni hedefler, yeni gelecek
Atılan adımlar neticesinde elde edilen olumlu sonuçlar verilere yansımıştır. Ancak tüm çalışmaların özünde, trafik kazalarının konusunun insan hayatı olduğu gerçeğinden hareketle, “1” sayısının bile büyük bir sayı olduğunu kabul eden bir yaklaşımla trafik güvenliğinin nihai amacı can kayıplarının “sıfıra” indirilmesidir.
Bu itibarla gelecekteki çalışmalar için hedefler ve yeni stratejiler belirlenmiştir. Kısa vadede planlanan hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla “Trafik Denetimleri” artarak devam edecektir. Keza sürücü ve yayalar üzerinde öteden beri uygulanan “Algılanan Yakalanma Risk Duygusunu” artırmaya dönük faaliyetler de kesintisiz olarak sürdürülecektir.
Bunun yanısıra trafikteki tüm hizmetlerde bürokrasiyi azaltmak da gelecek dönemin hedefleri arasındadır. Bugüne kadar atılan her adımda olduğu gibi gelecek süreçte de yasal mevzuata ilişkin adımlar devam edecektir. Bunların uygulanması noktasında ise Polis–Jandarma ortak denetimleri, Maket/Model Trafik Ekibi uygulaması, bayramlara özel denetimler, hedef planlı denetimler, kazaların yoğun olduğu yer ve saatlere dönük nokta denetimler, yüz yüze denetimlerin artırılması ve %50 oranına getirilmesi gibi çalışmalar da titizlikle takip edilecektir.
Bunun yanı sıra seyir halinde cep telefonu kullanımı ve emniyet kemeri kullanımına ilişkin denetim ve farkındalık çalışmaları da kesintisiz olarak sürdürülecektir.
“2011-2020 Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı” tamamlanmış olup, plandaki hedeflere 2019 itibarıyla ulaşılmıştır.
2021-2030 yılları arasında takip edilmesi planlanan Trafik Güvenliği Strateji Belgesinde “Güvenli Sistem” yaklaşımı takip edilecek olup, bu yaklaşımda insanoğlunun hata yapabileceği öncelikle kabul edilerek insanları hata yapmayacak hale getirmenin yanısıra, trafikteki olası hataları telafi edecek ve örtecek bir sistem geliştirmek amacıyla çalışmalar yapılacaktır. İnsanı hataya sevketmeyecek daha güvenli yollar, daha güvenli işaretleme ve sinyalizasyon sistemleri, daha güvenli araçlar ve insanı hataya sevketmeyecek daha güvenli ve işlevsel hız sınırları oluşturmak; kaza sonrası müdahale ekipmanlarının ve yöntemlerinin kusursuzluğunu temin etmek, bu yeni dönemin hedefleri arasındadır.
Bulunduğumuz coğrafya itibarıyla ciddi güvenlik riskleri altında bulunan ve bunları başarıyla yöneten güçlü bir ülke olmamızın yanında, coğrafya veya diğer başka etkenlerle bağlantılı olmayan trafik kazalarıyla mücadelede de başarı gösterilmesi gerekmektedir.
Trafik güvenliği alanında kat edilen ciddi mesafede; özellikle karayolu altyapısının dünya standartlarına gelmesi ve hatta üzerine çıkması, 112 acil müdahale kapasitesinin artması, sağlık hizmeti kalitesinin yükselmesinin önemli bir payı vardır. Bugüne kadar yapılanlar, trafik güvenliği alanında daha da ileriye gidilebileceğinin temel kanıtını oluşturmaktadır.
Trafik güvenliğinin sağlanmasında gösterilen gayret başarıyı getirecektir
Trafik kazalarında kimsenin hayatını kaybetmediği ve ciddi derecede yaralanmadığı bir ulaşım sistemi hedefiyle çıkılan bu yolda, başta karar alma mekanizmaları olmak üzere güvenli sistem yaklaşımının ortaya koyduğu ilkelere uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Trafikte sıfır ölüm ve güvenli sistem yaklaşımı atılacak adımları belirleyecektir.
2021-2030 Trafik Güvenliği Strateji Belgesi’nde belirtilen amaç, hedef ve stratejilerin hayata geçirilmesi kapsamında;
1.2021-2023 Trafik Güvenliği Eylem Planı
2.2024-2027 Trafik Güvenliği Eylem Planı,
3.2028-2030 Trafik Güvenliği Eylem Planı
olarak adlandırılan ve birbirini takip eden dönemler halinde olan eylem planları hazırlanarak uygulamaya geçirilecektir.
İlk eylem planı 2021 ve 2023 yıllarını kapsayacak şekilde bu Strateji Belgesi ile eş zamanlı olarak hazırlanarak yürürlüğe konulan ve aynı zamanda Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılında geldiği seviyeyi ortaya koyması bakımından önem arz eden ve “Vizyon: Trafikte Sıfır Can Kaybı” ile aynı çerçevede ifade edilen Trafik Güvenliği Eylem Planı’dır.
Bilindiği üzere, kamu mali yönetiminin etkinleştirilmesi amacıyla yürürlüğe konulmuş olan 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kamu kurumlarında stratejik yönetim anlayışına geçilmesi ve bu sayede kamu hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi, kaynak kullanım kapasitesinin artırılarak etkinlik, verimlilik ve tasarrufun sağlanması ve hesap verme mekanizmaları ile mali saydamlığın geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Bu kapsamda hazırlanan stratejik planlar, idarenin orta ve uzun vadede stratejik önceliklerinin belirlenmesi, mali disiplinin sağlanarak kaynakların stratejik önceliklere göre dağıtılması, söz konusu kaynakların etkin ve verimli kullanılması, şeffaflık ve hesap verilebilirlik anlayışının geliştirilmesine temel teşkil etmektedir.
Ülkemizde yürürlükte olan söz konusu mevzuat gereği, kurumlar tarafından kurumsal amaç, hedef, strateji ve performans göstergelerini içeren orta ve uzun vadeli Strateji Planları ile yıllık Performans Programları ve Faaliyet Raporları hazırlamaktadır.
Bu çerçevede, Trafik Güvenliği Strateji Belgesi ve Eylem Planının hazırlanmasında, genel olarak paydaş bakanlık, kurum ve kuruluşların 2023 hedefleri kapsamında hazırlanan strateji planları ile belirlenen çerçeveye uyumlu hedefler konulduğundan, 2021-2030 Trafik Güvenliği Strateji Belgesi’nde ve 2021-2023 Trafik Güvenliği Eylem Planı’nda ayrıca bir bütçe bölümüne yer verilmemiştir.
2021-2030 Trafik Güvenliği Strateji Belgesi ile 2021-2023 Trafik Güvenliği Eylem Planı, her biri trafik güvenliğinin sağlanması kapsamında belirli görevler ifa eden ve tamamı bir araya getirildiğinde görev, yetki ve sorumluluklar açısından birbirini tamamlayıcı rol üstlenen paydaş bakanlık, kurum ve kuruluşların strateji belgeleri, performans programları ve faaliyet raporları için referans noktası oluşturmak üzere hazırlanmıştır.
Halihazırda, uzun vadeli strateji planlamalarını yapmış olan bakanlık, kurum ve kuruluşlar, Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın yayınlanması akabinde, mevcutta yürütmekte oldukları faaliyetlerini, bu Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda belirtilen amaçlara uygun hale getirecekler ve bundan sonra 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında yürütecekleri stratejik faaliyetlerde “üst strateji” olarak bu belgeye uygun çerçeve belirleme yoluna gideceklerdir.
Özetle ifade etmek gerekirse; 2021-2030 Trafik Güvenliği Strateji Belgesi, tüm paydaş kurumlar açısından trafik güvenliğiyle ilgili olarak 2030 yılına kadar takip edilmesi gereken stratejik yol haritası, 2021-2023 Trafik Güvenliği Eylem Planı ise trafik güvenliğiyle ilgili 2023 yılına kadar yapılacak faaliyetlerin omurgasını oluşturmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, tüm bu planlama çalışmalarının genel hedefi, en geç 2050 yılına kadar trafik kazalarında kimsenin ölmediği ve ciddi derecede yaralanmadığı bir trafik ortamının oluşturulmasıdır. Bu genel amacın 2030 ara hedefi, 2020 yılına göre trafik kazalarındaki ölüm ve yaralanmaları %50 azaltmaktır.
20 Şubat 2020 tarihinde İsveç Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Trafik Güvenliği 3. Bakanlar Konferansı’nda alınan karar gereği, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin trafik güvenliği alanında attığı adımlar izlemeye alınarak 2024 yılında trafik güvenliğinde başarı gösteren örnek ülkeler dünyaya ilan edilecektir.
Türkiye, karayolu güvenliğinde karşılaşılan zorlukların farkında olan ve karayolu güvenliğinin artırılmasına en yüksek seviyede siyasi destek sağlayan bir ülke olarak BM 10 Yıllık Eylem Planı (2011-2020)’nın bir parçası olarak Karayolu Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2020)’nı 2012 yılında uygulamaya geçiren ve uygulamasını takip eden belli başlı ülkelerden birisidir.
Aynı performansın daha da ilerilere taşınarak, Strateji Belgesinin ilk aşamasını oluşturan 2023 yılına kadar sıkı takip edilerek 2021-2023 Trafik Güvenliği Eylem Planı çerçevesinde olumlu adımların atılması büyük önem taşımaktadır.
Bu hedefe varmak amacıyla, merkezde trafik güvenliği paydaşı bakanlık, kurum ve kuruluşlardan, yerelde mahalli idarelerden ve sivil toplum teşekküllerinden trafik güvenliği alanında her anlamda olumlu adımlar atarak en yüksek başarıyı gösterenler ile trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla trafik kazası sonucu ölüm, yaralanma veya diğer kayıpların somut olarak azaltılmasında yüksek performans gösterenler arasından seçim yoluyla 2030 yılına kadar, birinci olan bakanlık, kurum veya kuruluş, mahalli idare ve sivil toplum teşekkülü belirlenerek kamuoyuna ilan edilecektir.
Bu amaçla bir önceki yıldaki kurumsal faaliyetler, çalışma ve katkıları değerlendirmek üzere, oluşturulacak bağımsız bir jüri tarafından faaliyetler değerlendirilerek, her yıl trafik haftasında;
•Trafik Güvenliğinde Yılın Kamu Kurumu,
•Trafik Güvenliğinde Yılın Şehri,
•Trafik Güvenliğinde Yılın Sivil Toplum Teşekkülü,
seçilerek kamuoyu ile paylaşılmasının özendirici olacağı değerlendirilmektedir.
Sosyal Medyada Takip Edin